31 Ağustos 2015 00:55

Kültürümüz - kimliğimiz - 5

Kültürümüz - kimliğimiz - 5

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son yazım şu soruyla bitmişti:

       “Bu günkü camiler Sinan’ a eklenebilir mi?”

Bundan on- on beş yıl önce, belki daha da önce, bir TV kanalı bana sormuştu:

      “Bu gün yapılan camiler üzerine ne düşünüyorsunuz?

Sorularını bir soru ile yanıtlamıştım:

“Sinan uyansa, bu yapıları görse, bire zındıklar dört yüz yıl önce bıraktığım yerde mi otluyorsunuz hâlâ; bir milimetre ilerlemediniz mi? Diyerek bir Osmanlı tokadı aşk etse haksız olur mu?”

Yayınladılar… Hem de birkaç kez yanılmıyorsam…


 Buraya dek gelince bir özet daha yapmalıyım:


·    Troya, bize, Anadolu’yu hep birlikte savunanları doğru anlamamızı söylüyor.

·    Etnik kökenler yeterli doğrulukta olmayabilirler (Bugün Anadolu’da genleri Orta Asya’ya bağlananlar yüzde 3, Balkanlara bağlananlar  yüzde 30-40 imiş. (Cumhuriyet Bilim Teknik)

·    Homer, Troya savaşından 400 yıl sonra yazdığı İlyada- Odise ile insanlığın ortak dilini oluşturmuştur. Bu bir kırılma noktasıdır.

·    400 yıl sonra Helence’ye aktaranların bu yapıtları sansürlediklerine inanıyor, Halikarnas Balıkçısı

·    Tarihi doğru okumalıyız. Bize anlatılanlara değil, kendi araştırmalarımıza inanmalıyız.

           
·     Geçmişi doğru anlayarak gerçek kimliğimiz üzerine, kültürümüz üzerine düşünüp yeni ‘’kent’’ için radikal kararlar almayı bilmeliyiz.


Özetle yeni kent,


·    Eş paylaşımlı olmalı     ( Demokrasi- Uygarlık- Özgürlük-Denge)

·    Doğayı kirletmeden yaşamayı bilmeliyiz.      (Almanya nükleer santralı yasakladı.)                                   
Erke tüketmeyen, erke üreten kentler yaratmalıyız. (Çin böyle bir kenti tasarlıyor.)

·    Karşılaşmalara elden geldiğince çok yer sunan bir kent olmalıdır yeni kentimiz.

KORUMA

Bu konuyu “Koruma” üzerine düşündüklerimi de ekleyerek bitirmek istiyorum.                        

Bizim için değerli olanı koruruz. Bu da kültür yorumumuza bağlıdır.

Yenikapı kazılarında bulunanları üç-beş çanak kırığı olarak yorumlayanlar bizim kültür yorumumuzu anlayamazlar.

Kültür de, kimlik de durağan değildirler.
Canlı birer organizmadırlar.
Canlı tutulup, gelişmelerinin sürmesi sağlanmalıdır. Yoksa kururlar.
                                                                        
Korumayla sonuçlanacak yol önce tanıma sonra da sevmeyle başlar. Demek ki kendi kendimize soracağımız ilk soru şudur:

         Ülkemizi yeterince tanıyor muyuz?

Bu günkü eğitim dizgemize baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz.
Bunu kimi örneklerle anlatabilirim:

Ünlü bir üniversitemize çağrılıydım bundan yıllar önce. İnşaat Fakültesi öğrencilerine Mimar Sinan’ı anlatmamı istiyorlardı.
Gittim.
Büyük bir sınıfı tıklım tıkış doldurmuşlardı öğrenciler. Ayakta olanlar vardı. Önce bir saydamı (slayt) yansıttım ak perdeye:
Sonra sordum: Bu yapı nedir, nerdedir, kim yapmıştır, kim yaptırmıştır?

Kimselerden ses çıkmadı.
Yalnızca bir öğrenci el kaldırıp yanıtladı sorumu:   Mağlova Su Kemeri, İstanbul'da… Sinan'ın bir yapıtıdır. Kanuni Sultan Süleyman yaptırmıştır.  
Bu öğrenci su kemerinin bulunduğu köydenmiş…

Osmanlının, 19.yy.ın sanırım ikinci yarısında Viyana Dünya Sergisi için düzenlettiği büyük boyutlu bir betikde de (kitapta) bu kemerin görselinin altında Justinyan Kemeri yazıyor. Kime kimden yakınacaksınız?  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa