29 Ağustos 2015 00:55

Üretim defoluysa fabrika ayarı olsa ne olur ki?

Üretim defoluysa fabrika ayarı olsa ne olur ki?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hopa’da halk, çevre katliamı yaşanmasının sonucu olarak hayatını kaybedenleri hazin törenlerle toprağa verdi. Yakınlarını kaybedenler ile evleri, dükkanları selin, çamurun altında kalanların feryatları sürüyor. Hâlâ düzenli elektrik, su yok Hopa’da! Çizmeler bile karaborsaya düşmüş!

2012’de benzer bir sel faciasına 13 kurban veren Samsun’un Canik ilçesinde görevlerini yapmadığı, ihmal ettiği için sorumlular hakkında açılan soruşturmada savcılık, önceki gün “takipsizlik” kararı verdi. Yani TOKİ’nin, belediye yetkililerinin, yapsatçı müteahhitlerin hiçbir sorumluluğu yokmuş bu felaketin yol açtığı kayıplarda!

Bu büyük sel felaketi bile ülke gündemi içinde sıcak ama küçük bir yer kapsıyor. Çünkü seçime doğru yola çıkan Türkiye bir iç savaşa doğru da sürükleniyor.  

Yüksekova, Cizre, Silvan, Lice, Şemdinli… giderek artan sayıda kent, artık sokağa çıkma yasakları, zırhlı araçların, ağır silahlarla donanmış araçların mahallelere girmesiyle başlayan “mahalle savaşları”, sokak çatışmaları, … yetmediğinde gerilla ile askerin polisin cepheleşerek savaşa durduğu kentler olarak gündeme geliyor. Ama, sadece bu kentler değil tüm bölge, kentiyle kırsalıyla, sayısız “Özel Güvenlik Bölgesi”yle de beslenen yol kontrolleri, kesintisiz asker ve polis operasyonları ile yatıp kalkıyor.

Batı illeri de bu giderek büyüyen yangının dışında değil. Cenazeler, cenazelerde kandan beslenen ırkçı şoven grupların HDP binalarına, Kürtlere yönelik kışkırtmaları ve saldırıları. Ama bütün bu şiddetin yayılmasına ve silah zoru da dahil baskının envai türüne karşın İstanbul’dan Diyarbakır’a, Trabzon’dan İzmir’e ülke sathında her gün daha bir genişleyen “Savaşa ve savaş politikalarına hayır!” diyenlerin eylemleri, gösterileri, protestoları!..

Ve giderek yaygınlaşan şiddet, sivil ölümlerini de artırıyor. Sadece önceki gün Yüksekova’da 4, Cizre’de 4, Şırnak’ta 2 ve Doğubeyazıt’ta 1 yurttaş polis ve askerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Ve yandaşıyla, kendisine “ana akım medya” diyeniyle sermaye basınının tutumu, bir kez daha tartışılmaz biçimde sırıttı. 

Asker, polis ya da korucular hayatını kaybettiğinde öz geçmişlerini büyük bir özenle vermekle de kalmayıp “klişe” metinlerle dramatik bir atmosfer oluşturmayı ihmal etmeyen medya, cenazelerdeki kışkırtıcı eylemleri bile “Teröre halk tepkisi!” diye göstermektedir. Gerillaların ölümleri ise “müjde” veriliyor gibi bir tonla “10 terörist öldürüldü”, “45 terörist etkisiz hale getirildi!” diye verilmektedir.

Önceki gün Yüksekova’da hayatını kaybeden dört sivil de aynı kategoriden görüldü.

Cizre’de 7 ve 10 yaşındaki çocukların hayatını kaybetmesi çok soğukkanlı biçimde “Üstüne duvar yıkıldı”, “Kimin attığı belli olmayan kurşunla vuruldu” diye verildi. İki işçinin ölümü de yine “Çatışmada arada kalarak vuruldular” gibi, tamamen bir eşyadan ya da bir doğa olayından söz ediliyor gibi verildi.

Sanki asker ve polis cenazelerinin evine düşen “ateş”, hayatını kaybeden gerillaların ya da sivil vatandaşların evine düşmüyor, onlar da asker ve polis aileleri gibi “acılar” çekmiyor gibi!

İşte bu, felaketlere dönüşen doğa olayları ve savaş tablosunun birinci dereceden sorumlu iki yetkilisinden birisi olan, Seçim Hükümetinin de Başbakanı olan Davutoğlu, dün AKP’nin il  başkanlarına “seçim startı” verdiği toplantıda yaptığı konuşmada; memleketin birliğini, bütünlüğünü, huzur ve refah içinde olmasını 1071’deki Malazgirt Savaşı’nı yapanları, 13. yüzyılın Horasan Erenleri ile Anadolu Evliyalarının oluşturduğu kültüre Ahmedi Hani; İdrisi Bitlisi, Mevlana,… Balkanları İslam adına zapt etmek için yola çıkan cengaverlerin, Çanakkale Savaşı’ndaki şehitlerin ruhuna havale edip,…bildik hamaset ve çarpıtılmış tarih ve kültür anlayışı üstünde gidip geldikten sonra bugünün AKP’lilerinin önüne, 13 yıllık AKP iktidarının eseri olan, yani yukarıda bir ucu görülen tabloyu daha ilerilere götürme görevini koydu. Bunu da son günlerde pek yaratıcı bir icatmış gibi görülen ama Türkiye’nin yukarıdaki tablosunun oluşmasının başlıca nedeni olduğundan kuşku duymayacak “Fabrika ayarlarına dönme” yenilik olarak yutturulmaya çalışıldı.

Davutoğlu’ya göre vatandaş onlara ‘Yeni koalisyon kur’ dememiş de “Kuruluş ilkelerinize dönün!” demiş!
Sanki onları birisi o ilkelerden uzaklaştırmış gibi!

Eğer bu, “Erdoğan bizi kuruluş ilkelerimizden uzaklaştırdı” demek değilse, konuşmasının bütünündeki o 13. yüzyıl hamaseti kadar boş laftır! 

Burada tabi, “Üretimi ‘defolu’ olan bir mal ‘fabrika ayarlarına’ dönse ne olacak dönmese ne olacak” diyenlerin haklı olduğunu da göreceğiz.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...