28 Ağustos 2015 01:00

Avrupa sığınmacılarla savaşıyor

Avrupa sığınmacılarla savaşıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başta Suriye olmak üzere savaşların, çatışmaların, yoksulluğun, sefaletin ortasından kaçıp Avrupa’ya sığınmak isteyenlerin dramına dair her gün yeni olaylar yaşanıyor. Ve öyle anlaşılıyor ki, bu büyük dram kısa sürede dinmeyecek.
Çünkü, dünyanın kısa sürede durulacağı yok. Yoksul halkların sırtından kan ve barut kokusu eksik olmayacak.
Dünyanın en çatışmalı bölgelerine en yakın kıta olarak Avrupa, dünden bugüne hep sığınacak güvenli bir liman olarak görüldü. Bu nedenle Asya’dan, Afrika’dan Avrupa’ya giden yollarda hep sığınmacılar vardı. Kimi zaman az, kimi zaman çok.
Ama, Avrupa zamanla demirden kapıları olan bir kaleye dönüştü. Gelinen aşamada bu demirden kapıyı aşıp içeriye girmek için gerçekten ölümü göze almak gerekiyor.
Ölümü göze almadan Avrupa kalesinden içeriye adım atmak mümkün görünmüyor.
Yunanistan ve Macaristan sınırlarına tel örgülerden örülen duvarlar “Avrupa kalesi”nin en dış cephesini oluşturuyor. Bu nedenle sığınmacılarla savaş asıl olarak bu duvara yanaştırmama üzerine kurulu.
Bütün bu tartışmalar arasında tel örgülerin yeterli olmadığı, bu nedenle tıpkı ABD’nin Meksika sınırında olduğu gibi betondan yüksek duvarların yapılması önerilirse şaşırtıcı olmayacaktır. Zira, bugün “önlem” adına başlatılan tartışmaların varacağı nokta bu olacaktır.
Avrupa sığınmacılarla girdiği bu savaşı kazanmak için bugüne kadar pek çok “çözüm” ortaya attı. Kuzey Afrika’da ve Türkiye’de sığınmacı kampları kurmaktan, Akdeniz üzerinden yola çıkan gemileri batırmaya kadar türlü türlü öneriler ortaya atıldı.
Ama hiçbirisi çare olmadı, olmayacak da. Yoğun güvenlik önlemlerine rağmen yüz binlerce sığınmacı havadan, denizden ve karadan “AB kalesine” girmeyi başarmaya devam ediyor.
Şimdi de Çek Cumhuriyeti Maliye Bakanı, sığınmacılara karşı NATO’yu göreve çağırdı. Kapitalist dünyanın en etkili savaş aygıtı NATO’nun göreve davet edilmesi, hazırlıkları yapılan yeni savaşın ne kadar kapsamlı olduğuna dair önemli bir işaret sayılabilir. Öneri ilk etapta “abartılı” gelebilir. Ama işin özü, Batı Avrupalı kapitalist devletlerin NATO gibi askeri bir güçle de sığınmacıları durdurmak istediği anlamına geliyor.
Zira Avrupa genelinde çoktan bütün polisiye tedbirler devreye konulmuş, Akdeniz’de AB donanma gücü çoktan devriye geziyor. Çeşitli isimlerle Avrupa sınırlarını korumak için kurulan polis birlikleri, bugün sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmaması için kapsamlı bir mücadele yürütüyor.
Bu savaşın bir de “kale” içindeki boyutu var. Engelleri aşarak AB ülkelerine sığınanlara karşı sanıldığı gibi güvenli bir ortamda yaşamıyor. Örneğin, sığınmacıların en çok ulaşmak istediği Almanya’da birkaç gündür olup bitenler bunu açık olarak gösteriyor,
Irkçı-faşist gruplar sığınmacıların yerleştirildiği yurtlara yönelik saldırılarını yoğunlaştırdılar. Neredeyse her gün bir sığınmacı yurduna saldırı düzenleniyor. En son Heidenau kasabasında yapılan saldırı, sadece buz dağının görünen kısmını oluşturuyor. Başbakan Angela Merkel’i de yuhalayacak düzeye gelen ırkçı grupların olduğu kasabaya sığınmacı yerleştirilmesi adeta geldiklerine pişman etmekten başka bir şey değildir.
Tehlike çanları sadece çalmıyor, adeta alarm veriyor.
Buna rağmen eli sopalı, şiddet yanlısı ırkçı gruplara karşı önlem alındığını söylemek zor.
Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, ırkçı grupların saldırılarının nasıl engelleneceğini düşünmek yerine, gelen sığınmacıların nasıl sınır dışı edileceği üzerinde yoğun bir çalışma yapıyor. Bu temelde hazırladığı yasa tasarısını en kısa zamanda meclise getirmeyi planlıyor.
Başka bir değişle ırkçılarla mücadeleden çok sığınmacıları sınır dışı etmekle meşgul.
Avrupa’daki egemen güçler sığınmayı bir insan hakkı değil, suç olarak görüyor. Bu zihniyet değişmediği sürece sığınmacılar geniş kitlelerin gözünde “suçlu” gösterilmeye devam edilecek. Bu da düşmanlıkların, ön yargıların büyümesine neden oluyor. Halbuki, yaşam tehlikesi içerisinde olanlar için başka bir ülkeye sığınarak canını kurtarmak en önemli hakların başında geliyor.
Bu nedenle, Avrupa da, sığınmacılarla nasıl daha etkili savaşacağını tartışacağına, bu en önemli hakkı kabul edip, kapılarını açmalı, insanca yaşama ve barınma koşullarını yaratmalıdır.
Çünkü, milyonlarca insanın yerini-yurdunu terk etmek zorunda kalmasının asıl sorumlusu kendileridir. Bu sorumluluğu bir tarafa bırakıp sığınmacıları suçlu ilan etmek tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...