14 Ağustos 2015 01:00

Avrupa'ya sığınmak ya da ölümlerden ölüm beğenmek

Avrupa'ya sığınmak ya da ölümlerden ölüm beğenmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dünya kan gölüne dönmüş...
Haber bültenleri, gazeteler, ajanslar, internet siteleri her gün sanki rutin bir durummuş gibi ölüm haberleri veriyor. Halbuki her ölümün arkasında ayrı bir dünya, ayrı bir hayat var.
Bu nedenle hiçbir ölüm rutin bir haber değildir.
Ama buna rağmen yüzbinlerce, milyonlarca insanın adeta “ölümden ölüm beğenmek” zorunda kaldığı günlerden geçiyoruz.
Akdeniz ve Ege üzerinden derme çatma botlara, teknelere binip Avrupa’ya ulaşmak üzere “umuda yolculuğa” çıkan Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Eritrelil, Sudanlı... kadınlar, çocuklar, gençler bu yolculuğun sonunda ölümün de olduğunun bilincindeler.
Kim sonunda ölümün olduğu bir yolculuğa çıkmak ister?
Kim bindiği teknenin birazdan derin sulara gömülme ihtimalinin hiç de az olmadığı bir yolculuğa çıkmaya cesaret eder?
Sadece ölümden ölüm beğenmek zorunda kalanlar binde bir kurtulma ihtimalini değerlendirmek, “son şansı” denemek için “umuda yolculuğa” çıkabilir. Bugün Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa’ya ulaşmak için yola çıkanlar bu binde bir ihtimali, “son şansı” olarak değerlendirmek isteyenlerden başkası değil.
Çünkü; geldikleri ülkelerde sudan çok kan akıyor.
Terör örgütleri, diktatör rejimler, işgalci devletler ve çeteler tarafından kanın akıtılmadığı, canın alınmadığı gün yok. Güvenli bir yaşam ihtimali çoktan sıfırlanmış.
Doğup büyüdükleri köyleri, kasabaları, kentleri, ülkeleri terk etmekten başka seçenekleri kalmadıkları için Avrupa ülkelerine doğru yola çıkıyorlar, keyiften değil...
O Avrupa ülkeleri ki, bugün yaşadıkları büyük trajedinin suç ortağı.
Suriye’yi karıştıran kim?
Libya’da rejimi yıkan kim?
Afganistan’ı bombalayan kim?
Sudan’da, Yemen’de, Eritre’de halklar arasına nefret çomağını sokan kim?
Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, ABD...
Bunca kanın akmasına vesile olan ülkeler şimdi “umuda yolculuğa” çıkıp kapılarına dayananlara karşı nasıl bir politika izleyeceğini tartışıyor. Kapılar kapalı olmasına rağmen bu kadar fazla insanın nasıl içeriye girmeyi başardığına şaşıyorlar ve en kısa sınır duvarlarının daha da yükseltilmesini istiyorlar.
Evet. Avrupa şimdi ülkelerinde sudan çok kanın aktığı sığınmacılarla nasıl başedebileceğini tartışıyor. Yüz binlerce insanın neden ülkelerine gelip sığındığını soruyorlar. Hem de bu büyük trajedide kendi sorumluklarını yokmuş gibi davranarak...
Zengin Almanya, sığınmacılara başlarını sokacakları bir yurt bulamayacağından, bir tas sıcak yemen veremeyeceğinden şikayetçi. Bir çok kentte yurt yerine “çadır kamplar” kuruldu.
Erfurt’ta genelevin sığınmacı yurdu yapılması dahi önerildi.
Tam anlamıyla bir aşağılama kampanyası sürüp gidiyor.
Kısacası binbir engeli aşarak Avrupa’nın ortasına kadar ulaşmayı başaranlar yine rahat yok. Günah keçisi ilan edilerek ırkçıların, yabancı düşmanlarını önüne atılıyorlar.
Bu yılın başından bugüne kadar 200 bin kadar sığınmacının geldiği Almanya’da sığınmacı yurtlarına yönelik saldırılarda “rekor” yaşanıyor. Geçen yılın toplamında 175 saldırı olurken, sadece bu yılın ilk yarısında 173 saldırı meydana gelmiş. Bu demektir ki, yıl sonuna kadar saldırılarda da “rekor” yaşanacak.
Bütün bunlardan ötürü her yerde, milyonlarca insanın neden, kimden ve hangi politikalardan ötürü yerlerini-yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını anlatmak; savaşlara, ırkçı saldırılara karşı mücadeleyi, sığınmacılarla dayanışmayı büyütmek büyük bir önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...