03 Ağustos 2015 00:52

‘ABD-Türkiye-Barzani ekseni ve Kürt sorunu’

‘ABD-Türkiye-Barzani  ekseni ve Kürt sorunu’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin İncirlik ve diğer üslerin ABD’nin kullanımına açmasıyla başlayan süreç, ABD-Türkiye-Barzani ekseninin yeniden kurulmasının önünü açtı. Çünkü üslerin kullanımıyla ilgili anlaşma, aynı zamanda Suriye’de IŞİD’le işbirliği yapan, Irak’ta mezhepsel gerilimi tırmandıran ve Mısır’da İhvan’ı (Mursi) desteklemeye devam eden Türkiye’nin Bölge politikasının ABD ile uyumlu hale getirilmesi yönünde atılmış bir adım da oldu. Öte yandan ABD, Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılmasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği PKK operasyonlarını destekleyen “NATO müttefikimiz Türkiye’nin kendini savunma hakkına tamamen saygı duyuyoruz” açıklamasını yaparak bu işbirliğini pekiştirdi. Yine Barzani, Kürdistan Federe Bölgesi içindeki PKK kamplarının bombalamasını “AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın barış çabalarının PKK tarafından sabote edilmesi”nin bir sonucu olduğu değerlendirmesini yaparak bu ekseni daha belirginleştirdi.

Yazımızın başında eksenin “yeniden kurulması”ndan söz ettiğimize göre, bu eksenin daha önce ne zaman ve nasıl kurulduğunu hatırlatmamızda yarar var. 

ABD’nin 2003’teki Irak müdahalesi sürecinde Türkiye’de savaş tezkeresinin reddedilmesi, ABD ve Türkiye arasında Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirilmesine varan bir gerilime yol açmıştı. Ancak ABD’nin Irak’tan sonra müdahaleyi diğer ülkelere genişletme politikasının başarısızlığa uğraması ve Irak’tan çekilmesinin gündeme gelmesi, Türkiye ile ilişkilerin yeniden ‘normalleştirilmesini’ zorunlu kıldı. ABD, Irak’tan güçlerini çekerken oluşacak boşluğun Türkiye ve Kürdistan Federe Yönetimi tarafından doldurulmasını istiyordu. Bu temelde 2007’de yapılan Bush-Erdoğan görüşmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkilerde ‘bahar havası’ estirilmeye başlandı. ABD, Türkiye’nin PKK’ye karşı sınır ötesi hava ve kara operasyonları yapmasına olur verdi. Türkiye’de o güne kadar ABD karşıtı olan ulusalcı-milliyetçi çevreler yeniden Amerikancı-NATO’cu bir çizgiye çekilmiş oldu. ABD, aynı zamanda PKK’ye karşı mücadele konusunda Türkiye’ye partner olarak Kürdistan Federe Yönetimini gösteriyordu. Bu süreçte ‘kırmızı çizgi’ler birden silikleşti; Türkiye, Kürdistan Federe Bölgesi içindeki Hewler’de (Erbil) konsolosluk açtı. Barzani için Türkiye, hem Irak merkezi hükümeti ile arasındaki anlaşmazlıklar konusunda önemli bir dayanak, hem de ticari ve siyasi olarak Batı’ya açılan kapıydı. Böylece ‘karşılıklı çıkarlar’ temelinde bu iki güç, ABD politikaları ekseninde birleştirildi. PKK konusunda ise, “PKK’nin Bölge’de istikrarsızlık yaratabilecek silahlı bir güç olmaktan çıkartılması” için Türkiye ‘açılım’ sürecini başlatmış; Barzani de PKK’nin silahsızlandırılması amacıyla bir Kürt Konferansı’nı gündeme getirmişti.

Neyse uzatmayalım. Bugün “IŞİD ile mücadele” üzerinden ABD-Türkiye-Barzani ekseni yeniden kurulmuş oldu. “IŞİD ile mücadele”; daha önce Bölge’den çekilmek zorunda kalan ABD’nin hem Bölge’ye daha etkin müdahale edebilir hale gelmesini, hem de müttefiklerini yeniden kendi politikaları ekseninde birleştirmesini sağladı-ki, IŞİD barbarlığının ABD’nin başını çektiği blokun Suriye’ye müdahale politikasının bir sonucu olduğunu hatırlatmaya gerek yok. PKK’ye “savaşçı güçlerinizi topraklarımızdan çekin” diyen Barzani, Türkiye için sadece PKK’nin değil; Rojava’daki PYD’nin de baskı altına alınıp etkisizleştirilmesi için önemli, vazgeçilmez bir ortak konumunda bulunuyor. Bu arada geçmişteki “PKK’nin silahsızlandırılması”  hedefinin YPG-HPG’nin IŞİD ile mücadele konusunda belirleyici bir rol oynamalarından dolayı bugün artık “PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlı eylemlerine son vermesi” biçimini aldığını/almak zorunda kaldığını da belirtmek gerekiyor. Ve Tabi Türkiye,  Irak merkezi hükümeti ile ipleri koparan Barzani Yönetimi için petrolünün pazarlanmasından olası bir bağımsızlık ilanının desteklenmesine kadar birçok konuda hayati bir önem taşıyor.

Son olarak belirtelim: ABD ile Türkiye arasındaki anlaşma, “ABD’nin Kürtleri sattığı” tartışmasını beraberinde getirdi. Elbette eğer bir tercih yapmak söz konusu olursa, herhalde ABD’nin tercihi NATO müttefiki ve önemli bir Bölge gücü olan Türkiye olurdu. Ancak ABD için söz konusu olan kendi politikalarını egemen kılmak, çıkarlarını korumaktır. Bu nedenle PYD’ye verilen destek üzerinden Türkiye, özellikle Cerablus’un IŞİD’den temizlenerek Kobanê ve Efrîn kantonlarının birleştirilmesinin gündeme gelmesinden sonra ve bu birleşmenin engellenmesi için ABD politikalarına teslim olmuştur. Öte yandan ABD, Türkiye’ye verilen destek üzerinden de kendi çizgisine mesafeli duran PYD’yi baskı altına alarak kendi eksenine sokmayı amaçlamaktadır. Nihayetinde ABD’nin oluşturduğu eksen bir ‘şer’ eksenidir ve bu nedenle bu eksenden Bölge’nin hiçbir halkına ‘hayır’ çıkması mümkün değildir. Öyleyse yapılması gereken de bellidir, ABD ve işbirlikçilerine karşı halkların barış içinde yaşayacakları bir Bölge için; antiemperyalist, laik-demokratik bir eksende birleşmek ve bu hatta mücadeleyi ilerletmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...