02 Ağustos 2015 01:00

Ayrık otları meselesi

Ayrık otları meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Malum olduğu üzere bir zamanlar cumhurumuzun başı olan Abdullah Gül, bir taraftan etrafına gülücükler dağıtırken, diğer yandan da hepimize, yani “asil” milletimize şu minvalde müjdeler veriyordu:
“Güzel günler göreceğiz, güzel şeyler olacak...”
O güzel, o ne idüğü belli olmayan ihtişamlı günleri beklerken şimdilerde gerek memleket sathında gerekse hemen yöremizdeki ahvale, sınırlarımızdaki umumi manzaraya bakılırsa görünen o ki, o muhteşem, o güzel günleri sabırla bekleyip, gözlerimizi bu “nurlu ufuklar”a odaklayıp, bunun hülyasına milletçe hep beraber dalarken galiba fazlasıyla acele etmişiz ka yavrus!
Özüme göre hani nasıl derler daha çayı görmeden tumanlarımızı, donlarımızı aceleyle fora  etmişiz, çünkü güzel günleri yakalayıp bir bakıma ülke genelinde hemen her konuda huzura kavuşmayı umut ederken, şimdilerde yine görünen o ki, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma”nın eşiğinde debelenip duruyoruz ağparik!
Nitekim belki de “fıtrat”ımız mucibince “balık hafızası” malulü bir toplum olduğumuz için, başımızın başlarının veya cumhurumuzun reislerinin yanı sıra, keza en “yetkili” makamlardaki bürokrasi kurmaylarının hemen her fırsatta kendilerince uygun bulduklarında kulaklarımıza sıkça üfledikleri şu ya da bu minvaldeki “müjde”lerin genellikle fos çıktığını, hatta deyim yerindeyse “laf ebeliği”nden öteye gitmediğini zaman tüneli boyunca zırt pırt yaşadığımız halde, nedense, ne hikmetse bu “koltuk” ve “makam sahibi” zatı muhteremlerin genellikle vatan, millet adına, yerine göre de; din, iman sosuna bulanmış yemin billah eşliğindeki bilumum vaat”lerine, bu “belagat”li, bu kulağa hoş  gelen laflarına, amiyane deyimiyle “saf”ça inanıp, böylece umut”larımızı ekmeğimize katık edip oyalanmakla yetinmişiz!
Yıllar yılı hep o tatara titiri makamında dillendirilen, “zeytinyağlı yalancı dolma” misali yutturulmaya çalışılan bu bitip tükenmeyen vaatlerin, ne denli fasa fiso kıvamında olduğunu tam da şu günlerde yine sanki Yeşilçam’ın bayat filmleri gibi izlemek gerçekten de acı!
Mesela daha düne kadar canciğer kuzu sarmasıyken, kim bilir hangi hince, cinoğlucince hesaplar sonucunda birbirlerini bir kaşık suda boğmaya çalışan iktidar “ağa”larıyla onların eski “dost”larının “kavga”ları yüzünden memleket nerdeyse iki gün içinde çıfıt çarşısına dönüşüp, böylece adaletten, hukuktan yana ülke genelinde bu bapta neredeyse hemen her şey tersyüz edilip bunun faturası milletimize tuzluya mal olurken, öte yandan oldu, olacak deyip ülkenin en önemli meselesi olan Kürt sorunu güya “çözüm süreci”yle birlikte yer ile yeksan edilmek üzereyken, gari hangi dağda kurtlar öldüğü veya hangi yörede hangi tilkiler devreye girdiği için memleket semalarında birbirinin ardından havalanan jetlerimiz tıpkı otuz yıl öncesinin eski günlerindeki gibi “sorti”leriyle, sağda, solda düşman kovalamaya başladıklarına göre, yine mavi camdan görünen o ki, fıtratımız gereğince iki adım ileri, bir adım geri yolumuza berdevam ediyoruz çok şükür!
Çok şükür, zira böylesine bir tavır, böylesine kararlarla dünya aleme örnek olmak, bittabii ki bizim gibi büyük devletlere yakışır!
Ehh tabii ki büyük devletin başı, ya da onların “reis”lerinin çizdiği rota doğrultusunda ona  buna çeyrek porsiyon gavurcamızla “Van minıt”, ötekine, berikine hışımla dönüp, tıpkı külhanbeyi kabadayılığı alışkanlığımızla, “Sen seni bil sen seni, yoksa patlatırlar enseni!” deyip bu gafilleri hizaya çekmek öncelikle görevimiz!
Bu ve benzeri görev bilinciyle çalışıp çabalayıp o güzel şeylere erişmek üzereyken memleket semalarında esen deli bir rüzgarın tufasına geldikse, yine de ahlayıp vahlayıp üzülüp dertlenmeye gerek yok! Allah’ın izniyle her şeye “kadir” reislerimizin eninde sonunda bizleri o nurlu ufuklara taşıyıp, en güzel günleri belki bu gidişle yarın, hatta belki de yarından da yakın bir zamanda göstereceklerinden şüphe etmememiz gerekir; yeter ki aramıza nifak tohumları ekmekten asla bıkmayan o “ayrık otları”nın çanına ot tıkayıp, ardından da el birliğiyle hepsinin köküne kibrit suyu döküp, akabinde de her zamanki gibi gözlerimizi ufka dikip gelecek o güzel günlerin “hayırlara vesile” olması dileğiyle bitip tükenmeyen hülyalarımıza dalalım Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...