28 Temmuz 2015 00:36

'Ülkeyi bölme' başka nasıl yapılır ki?

'Ülkeyi bölme' başka nasıl yapılır ki?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP ile koalisyona hazırlanan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hükümetin ABD’nin bölge stratejine bağlanmasına ve siyaseti savaş uçakları, özel kuvvetler ve asker-polis operasyonlarıyla terörize ederek amaçlarına varmaya yönelmesine ciddi bir eleştiri yapmıyor. Hatta sanki Hükümet IŞİD’e karşı ciddi bir mücadeleye geçmiş gibi, olup biteni görmezden gelen CHP sözcüleri, “Geç bile kalındı!” diyen cümleler kuruyor. Kılıçdaroğlu’nun Hükümetin bu yeni hamlesi karşısındaki en ciddi eleştirisi ise, “Böyle önemli gelişmelerin olduğu dönemlerde teamülün, Hükümetin ana muhalefet partisi liderini bilgilendirdiği, ama mevcut Hükümetin bunu yapmadığı” idi! Davutoğlu da bu eleştiriyi hemen karşıladı. Ve önceki gün Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi telefonla arayarak, gelişmeler hakkında bilgilendirdi! Ve dahası Hükümetin, Savunma Bakanı başkanlığında bir heyet oluşturacağı, bu heyetin birinci ağızdan bilgilendirmek için MHP ve CHP’yi ziyaret edeceği de açıklandı.

İlk bakışta; “Ne güzel! Hükümet muhalefetin eleştirilerini dikkate alıyor, onları bilgilendirmek için heyetler oluşturuyor. Demokrasi de bu demek değil mi?” denebilir.
Ama, bu gerçeğin sadece yarısı; öteki yarısı ise sorunun da esası!
Şöyle ki; Başbakan önceki gün muhalefet partilerini telefonla arayıp bilgilendirdi ama HDP’nin Başkanını (eş başkanını) aramadı. Dahası kurulacak ve muhalefeti bilgilendirecek heyetin de sadece CHP ve MHP’yi ziyaret edeceği ama HDP’ye gitmeyeceği belirtiliyor.

Davutoğlu ve Hükümetinin bu tutumunun anlamı ise, “Biz HDP’nin 80 milletvekilini ve onlara oy veren 6 milyon seçmenin iradesini meşruiyet sınırları içinde görmüyoruz!” demektir.
Bir ülkenin Başbakanı, Hükümeti Meclisi, “Meşru olan vekiller ve olmayanlar”, seçmeni, “Meşruiyet sınırları içinde iradesine saygı gösteren göstermeyen” diye bölemez. Ki, Bahçeli de AKP ve Hükümetinin bu tavrından cesaret alarak savcıları HDP’li vekiller hakkında soruşturma açmaya, HDP’yi kapatmaya çağırabilmektedir. Çünkü Davutoğlu, HDP’yi ve seçilmiş vekilleri meşru görmeyen tavrıyla Bahçeli ve MHP’sinin ırkçı, şoven ideolojik dayanaklarına sahip çıkma çizgisine geçmiştir.
Türkiye’nin içinden geçtiği koşullar da dikkate alındığında Davutoğlu ve Hükümetinin tutumu, halkın oylarıyla seçilmiş vekillerin oluşturduğu Meclisin meşruiyetini tanımayan bir tutumdur. Hele de HDP’nin büyük bir çoğunlukla kazandığı iller de dikkate alındığında Davutoğlu’nun bölücülüğü sadece siyasi değil coğrafi bir karşılığı da olan bir bölücülüktür.
Davutoğlu, bölme hamlesini önceki gün bir adım daha ileri götürdü.

Gazetelerin yayın yönetmenleriyle İstanbul’da “basına kapalı” bir toplantı yapacağı açıklandı. Başbakan, sadece yandaş basın ve Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi birkaç gazetenin yayın yönetmeniyle yaptı toplantısını. Anlaşılan diğer basın organlarını Başbakan “meşru”, “Dikkate alınması gerekli” basın olarak görmüyor.
Bir başbakan düşünün ki, başka ülkelerin topraklarına savaş uçakları ve toplarla askeri harekat düzenleyip binlerce bomba attırıyor, içeride birkaç günde bin dolayında siyasi kişiyi gözaltına aldırıyor, bu konuda basını bilgilendirmek için sadece yandaş basının, birkaç “büyük gazete”nin yayın yönetmenini çağırıyor. (Arınç’ın ‘suç makinesi’ saydığı gazeteler çağrılmadı elbette)
Bu toplantı; hele de “basına kapalı” yapılıyorsa “Basına kapalı basın toplantısı” gibi çok absürt bir toplantı (Ama bunun sorumlusu biz değiliz) elbette ki “Başbakanın basına ayar toplantısı” olarak algılanırdı ve öyle de algılanmıştır.
Bu toplantıya katılan yayın yönetmenleri, sadece toplantıya “seçilerek” katıldıkları için, kendi niyet ve tutumlarından bağımsız olarak “iliştirilmiş gazeteci” derekesine düşmüşlerdir.

Örneğin “basına kapalı” ve “seçilmiş” gazetecilerin çağrıldığı bu toplantıya katılan Hürriyet’in, Milliyet’in yayın yönetmenleri nasıl hissetmişlerdir?
Hiç olmazsa bunu yazmalıdırlar!
Hükümetin girdiği yol ülkeyi coğrafyasıyla, siyasetiyle, basınıyla bölme yoludur.
AKP de tıpkı diğer ülkelerdeki benzerleri gibi ülkenin seçilmiş vekillerinin, milyonlarca oy almış partinin meşruiyetini, basının bir bölümünün yurtseverliğini tartışmaya açarak, “Bir ülkenin nasıl bölüneceği”nin yeni bir örneğini sunma yoluna girmiştir. Ve AKP, giderek “MHP’lileşmekte”dir!
Bu yoldan giderse de çok geçmeden MHP’yle hiçbir farkı kalmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...