27 Temmuz 2015 01:00

Yarısı tam doyunamayan ülkede ölü yatırım

Yarısı tam doyunamayan ülkede ölü yatırım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Kentsel Dönüşüm”ün Kadıköy örneğine, gelin bir de daha geniş çerçeveden bakalım…
Yapı yatırımları, iyi ölçülendirilmezse, ölü yatırımdır.
Yüksek öğrenim çağlarından beri böyle düşünürüm.
Hani benim yaşlarımdakiler hep deriz ya:
“Biz savaş yıllarının çocuklarıyız…”
Ekmeği karneyle yedik. (Bana bir türlü yetmezdi.)
Gaz kısıtlı olduğu için lambayı erkenden söndürürdük.
Karneyle verilen Amerikan bezinden don gömleği annemiz dikerdi.
“Yerli Mallar Haftası” yapılırdı o yıllarda…
Bu yazıya oturmadan önce kopardığım, Saatli Maarif Takvimi’ nin 12 Temmuz günlü yaprağında ne yazıyor bakın:
“DİNİ ÖĞÜTLER: İsraf, fazla yemek ve içmek ve aşırı giyinip gezmek gibi hususlarda belirli dereceyi aşmak haramdır. Haram; fertlerin ve cemiyetlerin yıkılmasına sebeptir.”
(Bunu asıl okuması gerekenleri artık hepimiz biliyoruz değil mi?)
Bize, “israf”ın haram olduğu öğretildi en azından.
Mimarlığımda da, tüm tasarlama çalışmalarımda da davranışım böyleydi…
Bütün bu anlattıklarımdan ötürü “konut” konusundaki tutumumda da elden geldiğince en azla yetinmeye çalıştım. Yalnız kendi konutumda değil, başkaları için tasarladıklarımda da… Başka türlü davranmak elimde değildi bir bakıma…
Neden?
Biz şu “az gelişmiş” denilen ülkeler arasında değil miyiz? (Bu da ayrı konu… Gelişmiş - gelişmemişliği bile para ile ölçüyorlar ya…)
Ne var ki gerçekten borç içindeyiz, her şeyimizi satıp savmalarına karşın.
Kısacası şunu demek istiyorum: Konutlarımız da yeteri büyüklükte, ölçülü, olmalı… Yeterinden büyük yaptık mı onu edinebilmek için de, bakımı için de yaşamımızdan veririz çünkü. Sosyal devlet, yeteri birikimi olmayanlar için, kiralayabilecekleri evler üretilmesine önayak olur. Ya da kendisi üretir… Örneğin Moskova’da, benim gittiğim yıllarda (yetmişli yılların başlarında) banyo, mutfak dışında adam başına yedi buçuk metrekare idi ölçüt. Sonraları on beş metrekareye ulaşmayı tasarlıyorlardı.
(Kaçak Saray’dan tutun da, Çamlıca Camisine, Mersedes’lere varıncaya dek ne düşündüğümü bundan önceki yazılarımdan bilirsiniz.)
 Kadıköy’ deki, yarısı açlık çizgisinde yaşayan Türkiye’ deki, (üstüne üstlük söylendiğine göre bir milyonu boş duran) yık-yap- sat işi konutlar için ben nasıl anlayışlı olabilirim?

Bizim gibi ülkeler için, konuta yatırımın ölçülendirilmesi, üretime kaynak ayrılması doğru değil mi?
Yunanistan’ın durumundan da öğrenmiyor muyuz bir şeyleri?
Üstelik bundan önceki yazılarımda anlatmağa çalıştığım gibi, yalnızca üstencilere yeni bir kazanç yolu sağlamak için, insanlarımızın 3-4 yılını yok ederek yapılıyorsa bu işler, bu “Kentsel Dönüşüm.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa