23 Temmuz 2015 01:00

Nasıl bir sendika -2

Nasıl bir sendika -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi ve emekçilerin çalışma koşullarında ve günlük yaşamlarında tek başına değiştiremeyeceği, kontrol edemeyeceği onlarca şey olabilir. İnsanlar, bu temel gerçeği gördükçe ya da yaşayarak öğrendikçe örgütlenme ve mücadeleye katılma ihtiyacı hissederler.
Herhangi bir alanda yürütülen bir mücadelenin başarısı açısından koşullar ne kadar uygun olursa olsun, bu koşulları kendi lehine çevirecek somut mücadele araçları yaratılmadan ya da mevcut mücadele araçları sınıfın çıkarları doğrultusunda doğru ve etkin bir şekilde kullanılır hale getirilmeden söylenen iddialı sözlerin ya da yapılan analizlerin kimseye bir faydası olmaz.  
İşçi sınıfının ekonomik-sosyal çıkarları açısından önemli bir mücadele aracı olan sendikalar, özellikle son yıllarda sınıf mücadelesi içindeki rolleri ve kendilerine duyulan güven açısından belirgin bir gerileme ve itibar kaybı yaşadılar. Pek çok sendika “işçi örgütü” olma vasfını hızla yitirerek, bürokratik birer kurum haline geldi.  
Sınıf mücadelesinin her düzeyinin birbirini tamamlayan tarzda gelişim göstermesi, emekçilerin etkili ve güçlü mücadele araçlarına sahip olmasını ve bunların sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmasını gerektiriyor. Bu başarılamadığı zaman, tarihsel olarak işçilerin örgütü olarak öne çıkan bir sendikanın, son metal direnişinde gibi, mücadelenin önünde aşılması gereken bir engel olarak çıkabilmesi gibi ilginç durumlarla karşılaşılabiliyor.
İşçi sınıfının önde gelen mücadele araçları arasında yer alan sendikaların asıl işlevlerinden uzaklaşmasının nasıl sonuçlar ortaya çıkardığını metal işçilerinden daha iyi bilen yoktur. Metal işçilerinin yaşadıkları bütün olumsuzluklara rağmen, sendikaların işçilerin mücadele örgütü olması gerektiği fikrinde ısrarcı olmaları önemli.
Metal direnişi sürecinde örnek bir tutum sergileyen Renault işçileri, grevin sona ermesinin ardından, TOFAŞ’ta yapıldığı gibi hemen başka bir sendikaya geçmek yerine, önce fabrikadaki işçiler arasında iç örgütlenmeyi güçlendirdiler ve fiilen direnişte kazandıklarına birlikte sahip çıktılar. İşten atmaları direnişe geçerek engellediler, kendi seçtikleri temsilcilerini patrona kabul ettirdiler ve her adımda iç birlikteliklerini sağlamlaştırarak ilerleyip, işçilerin fiilen bir sendika gibi hareket etmelerini sağlayarak, yılların örgütlü sendikalarından daha güçlü bir dinamik haline geldiler.
Hem metal işçilerinin direniş süreci, hem de direnişin ardından artan saldırılara karşı verilen tepkiler işçilerin nasıl bir sendika istediklerinin işaretlerini veriyor. Son yıllarda “sendikaların mücadeleci temelde yenilenmesi” fikriyatı çerçevesinde Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılan sendikal konferans ve kurultaylardaki tartışmalarda ortaya çıkan ilkeler ile metal işçilerinin “Nasıl bir sendika?” tartışmasında ortaya çıkanlar birbiriyle tamamen örtüşüyor.
Sendika yöneticilerinin işçiden kopuk olmaması ve ortalama işçi ücreti kadar maaş alması, temsilcilerin sendika tarafından atama yerine işçiler arasından seçimle belirlenmesi, işçileri bölen değil birleştiren ve işçiler arasındaki dayanışmayı esas alan bir sendikal anlayış, toplusözleşme taslaklarının işçilerle birlikte hazırlanması ve işçinin onayı olmadan imza atılmaması, seçimlerde delegelerin seçimle belirlenmesi, sendikanın mali durumunun işçilerle düzenli olarak paylaşılması gibi ilkeler, bugün sendikaların işçiler tarafından sahiplenilmesi için olmazsa olmaz ilkeler olarak öne çıkıyor.
Patron yanlısı sendikaların yarattığı olumsuz örnekler nedeniyle sendikal örgütlülük bilinci ne kadar yara almış olursa olsun, sendikaların belirtilen ilkeler çerçevesinde yeniden işçilerin örgütleri haline getirilmesi ve aşağıdan yukarıya yenilenmesi konusundaki ısrarı inatla sürdürmek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...