15 Temmuz 2015 00:21

İran - Batı anlaşmasında kim ne kazandı?..

İran - Batı anlaşmasında kim ne kazandı?..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsrail sözcüsünün, İran’la tüm Batı arasında varılan anlaşmayı “İran’a öldürme ehliyeti verilmiştir” biçiminde yorumlamasına bakarak, sorunun yalnızca “teknolojik” çerçevede kalmadığını düşünmekte haklı oluruz. Gerçekte varılan sonuç, ekonomik, siyasal ve kültürel pek çok yeni gelişmenin kapısını açmıştır. Öldürme ehliyeti hariç! Bu İsrail’in son ve çaresiz çığlığıdır.
Humeyni zamanında yetişen ve yaş ortalamaları otuz civarında olan İranlı atom fiziği mühendisleri, Sovyetlerin dağılmasından sonra İran’a getirilen fizikçilerle birlikte büyük bir başarı sağlayarak nükleer teknolojiyi geliştirdiler.  Şah zamanında İran’ı atom bombası sahibi yapmak için hevesle çalışan Amerika bu gelişmeyi büyük kaygıyla izledi ve elinden gelen her türlü engellemeyi yapmaya çalıştı. Hem diplomatik kanallardan, uluslararası baskı kurarak, hem de her türlü ajan-provokatör operasyonlarıyla İran’ın nükleer teknolojiyi geliştirmesini önleyecek girişimlerde bulundu. İran engelleri aştı. İsrail’den Pakistan’a kadar eski yeşil kuşak ülkelerinin tümüne adeta bir hak olarak görülen nükleer teknoloji ve silah sanayi, İran için yasaktı! Şimdi bu zincir büyük ölçüde kırıldı.
Diğer bütün ihtimaller ve beklentiler bir yana, Ortadoğu’nun şu andaki manzarasına bakarak İran’ın yakın vadedeki kazanımlarını şöyle özetleyebiliriz:  Anlaşmayla birlikte İran, Ortadoğu ve Yemen’de hissettirdiği etkisini güçlendirecektir. Bu, en azından anlaşmayla ekonomik yüklerinden kurtulması dolayısıyla böyledir. Çünkü artık ABD ve Avrupa nezdinde, karmaşık ve belirsizliklerle dolu, güvenlikten yoksun bölgede, ne yapacağı belli, etkisi geniş ve sorunlarını çözmüş bir ülke olarak diğer bütün bölge ülkeleri içinde özel bir yer kazanmış olacaktır. Kuşkusuz aynı zamanda, ABD’nin Güneybatı Asya politikaları bakımından da, olası Rusya-Çin ittifakının da bir parçası olarak, dünya diplomasisi ve politikalarında da ağırlığı olan bir ülke konumuna yükselecektir. Diğer yandan Batı’nın bölgedeki acayip müttefiki olan Suudi’ler için de endişeli günler eşiktedir. Taşlar fena halde yerinden oynayacaktır. Bu yüzden gelişmeler, uranyum zenginleştirme kapasitesinin niceliğini olağanüstü aşan sonuçlar verecektir ve İran bu yüzden olabildiğince tavizkar davranmıştır. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun sıkı denetimini kabul etmek, BM, AB ve ABD ekonomik ve siyasal yaptırımlarını kaldırma sonucunu doğuracaktır ve İran’ın asıl hedefi de buydu.
Bu bakımdan İran’ın yüzü ne kadar gülse yeridir. Ayrıntıları bir yana bırakırsak, anlaşma İran için gerçekten büyük kazançtır.
Anlaşmayla birlikte, “dünya piyasalarında” rahatlama, petrol fiyatlarında düşüş ve yakın vadedeki ticari ilişkilerde canlanma şimdiden görülmeye başlamıştır. ABD ile epeyce bir süredir yürütülen Irak üzerinden iş birliği, şimdi bu gelişmeyle birlikte ABD ve AB (Özellikle Almanya) lehine büyük bir ekonomik iş birliğinin de yolunu açmıştır. Bu bakımdan, uzun süredir seksen milyona yakın nüfusuyla Batılı şirketlerin iştahını kabartan İran pazarı artık ellerinin altında olacaktır. Böylece, ABD ve Avrupa, jeostratejik bakımdan olduğu kadar, ekonomik bakımdan da kazançlıdır. Başta petrol devi şirketler olmak üzere, otomotiv, askeri sanayi ve ıvır zıvır tüccarları, İran’la ticaret için can atan herkes zil takıp oynayabilir. Total, BP, Shell gibi şirketlerin yanı sıra Fransız Peugeot gibi bin bir dolambaçlı yoldan İran’la örtülü ilişki kurmaya çalışan tekeller artık rahat edecektir.
Demek ki, anlaşma Batı bakımından da pek güzel olmuştur!
Peki, halklar açısından durum nedir?
Bunu da haftaya inceleyelim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa