07 Temmuz 2015 00:41

Küba'dan tüm dünyaya ders

Küba'dan tüm dünyaya ders

Fotoğraf: Envato

Paylaş

HIV/AIDS hastalığı, günümüz dünyasının salgınlarının başında geliyor. İnsanoğlunun baş belası. Bilimde ve teknolojide yaşanan bunca ilerlemeye rağmen, bu hastalığın önü alınamıyor. En fazla hasta ve taşıyıcı Afrika’da, daha sonra Hindistan, ardından Kuzey ve Güney Amerika geliyor.
Hastalığın en fazla olduğu Afrika kıtasında ise ipin ucu kaçmış durumdadır. Doğurgan çağdaki yetişkinlerde HIV sıklığının %4.5’e kadar ulaşması, yeni doğacak bebeklerin de bu hastalık ile doğmasına neden oluyor. HIV/AIDS’li annelerden, gebelik, doğum ve emzirme sürecinde hastalık bebeğe geçebiliyor, bu olasılık %15-45 arasında bildiriliyor.  Yoksulluk, beslenme yetersizlikleri üzerine eklenen bu durum, bu toplumların sağlıklı olmasını imkansız hale getiriyor. Afrika’nın diğer bir özelliği de, bu tedaviyi yapacak sağlık sisteminin çoğu ülkede olmamasıdır. HIV/AIDS mevzu, çok uluslu şirketlerin ve vakıfların “sosyal sorumluluk projesi” olmaya çok müsait bir konu olarak, daha çok sivil toplum örgütlerinin birbirinden kopuk, entegre olmayan yaklaşımına teslim edilmiştir.
HIV/AIDS’e karşı henüz bir aşı yok. Şu anda kullanılan ilaçlar, hastalığı sadece baskılıyor, kesin tedavi sağlamasa da ölüm oranlarını ciddi bir şekilde azaltıyor. Diğer yandan HIV/AIDS hastalığı, ilacı üreten çokuluslu ilaç devleri için büyük bir pazar oluşturuyor. Küresel kapitalizmin kuralı gereği ilaçların üretimi, patent hakları nedeniyle 20 yıl boyunca bu firmaların tekelinde bulunuyor. Yoksul ülkelerin yüksek maliyetli tedavilerini karşılayamadıkları biliniyor, bu nedenle yeryüzünde tedavi olamayan milyonlarca HIV/AIDS hastası bulunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz hafta bir açıklama yaptı: “Küba, anneden bebeğe HIV ve frengi geçişini durdurdu”.
Bu haberi ilk duyduğunuzda, yeni ilaç ya da aşı bulunmuş ve bu sayede bir başarı elde edilmiş olduğu sanılıyor. Ama öyle değil, ortada ne yeni bir ilaç ne de aşı var!
Hatırlarsanız, 10 yıl kadar önce hastalığın yaygın olduğu ülkelerden bir olan Brezilya’da, Sağlık Bakanlığı ilaç fiyatlarının yüksekliğini halk sağlığı için bir tehdit olarak tanımlayıp isyan etmişti. Uluslararası patent kurallarını ihlal eden Brezilya Hükümeti’nin ilaç üretmeye başlamasıyla ilaç fiyatı %80 civarında azalmıştı.
Bir yanda ilaç tekellerinin diğer yanda yoksulluğun olduğu bu vahşi kapitalist dünyada, Küba gibi yoksul bir ülke, hastalığın kontrolü için önemli bir iş başararak anneden bebeğe virüs geçişini engelledi. Nasıl mı?  
Her şeyden önce şunu söylemek gerekiyor: Küba, sosyalist bir ülkedir yani bu ülkede her şey toplum ve onu oluşturan bireyler içindir. Burada özel hastaneler, hastane patronları, sermaye için didinen bir sağlık bakanlığı yoktur.
Küba’nın toplumcu bir sağlık sistemi vardır, sağlığın korunmasına öncelik veren bir yaklaşımı vardır. Bu son olayda, Dünya Sağlık Örgütü’nün tescillediği Küba’nın ulusal sağlık sisteminin başarıdır.
Küba’da yapılan ise özetle şudur: Öncelikle HIV/AIDS’li kadınların gebe kalmasının ardından en kısa sürede onları bulmak ve sağlık sistemine kaydetmek, eşlerin ve doğduktan sonra da bebeklerin HIV ve frengi testlerini yapmak, testleri pozitif olan annelerin ve bebeklerin ilaçla tedavisini yapmak, bu gebelerin normal doğum yerine sezaryenle doğum yapmasını sağlamak.
Bunların hepsi, birinci basamak sisteminde olması gereken şeyler zaten. Buradaki sır, bu hizmetin herkese ulaşıyor olmasında yatmaktadır. Başarı, -bizim de her zaman savunduğumuz gibi- hem coğrafi hem ekonomik hem de kültürel olarak herkese ulaşmayı becerebilen bir sağlık sistemine aittir. İnsanların hasta oldukları zaman kendilerinin gittiği değil, sağlıklı iken onları evlerinde, mahallelerinde izleyen, onlarla aynı mahallede oturan hekim ve hemşirelerin olduğu bir sağlık sistemidir bu.
Diğer önemli nokta, yerel sivil örgütlenmelerin sağlık sisteminin bir parçası olmasıdır. Yani bizim burada özyönetim dediğimiz şeyin Küba’da yaşama geçmiş olmasıdır. Mahallelerdeki komiteler, aile hekimliği sistemine katılım göstermekte, hizmet halkla birlikte planlanmaktadır.
Diğer yandan Küba’da sigorta yoktur çünkü gerek yoktur, herkes sağlık hizmetinden yararlanır. Buna diğer ülkelerden gelen turistler de dahildir. Katkı payı, ilaç parası da yoktur. Sağlığın ticareti yoktur.
Kısacası, halk için kurgulanmış, halkla birlikte yürütülen bir sağlık sistemi, hastalıktan para kazanan ilaç devlerinin, uluslararası sermayenin karşısında dimdik ayakta yükseliyor, onlara kafa tutuyor.
O halde neymiş: Başka bir dünya mümkünmüş!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa