05 Temmuz 2015 01:00

Ki, belki

Ki, belki

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anlatmaktan bıkmadığım şeyler var. Mesela memleket. Mesela memlekette, sonradan dönüp bakınca kimi manalar yüklediğim anlar. O esnada manalı olduğunu bildiğim, hissettiğim şeylerin bir daha anımsanması. Gibi şeyler; bunları anlatmaktan bıkmadım. Çok sık, muttasıl, tekrarla.

İNANÇ

Önceleri apartmanın adı bu idi. Sonra Birlik oldu, sonra gene İnanç. Son durum ne bilmiyorum. İlki 22, sonrakiler 19 basamak olan beş kat. Soldaki kapı, kapının tokmağı ve aniden yüze çarpan anne kokusu. Ömrümün en uzun evi.
Ali Abi’ler karşı çaprazda otururdu. O uzun yazlarda, elimde defter kalemle geçirdiğim sanki sonsuza uzayan gecelerin sonunda güneş doğarken şöyle bir bakardım etrafa balkondan. Karşıya kazulet gibi o bina dikilmemişti henüz, dağlar görünürdü uzaktan. Bir de dağın üzerine kurulmuş bir şehir. Sol yanda da Ali Abi’lerin damı. Uyandıklarını, yatağı topladıklarını falan görürdüm. Ali Abi daha inmeden aşağıdaki fırının mesaisi başlardı. Tek tük gidip gelenler, vakit biraz ilerledikçe çoğalırdı. Ben de kısa bir süre sonra uyku ülkesine giderdim gündüz gündüz. Bana en çok söylenen şeydi, “Gündüz uykusu faydasızdır” diye. Belki 4 yaz boyunca neredeyse hiç gece uykusu uyumadım.
Geceleri gittiğimiz dört yer vardı. Pasajın alt katındaki birahane, üstündeki birahane, lokal ve tarlalar. Tarlalar daha serin olurdu, etrafta ne TOKİ, ne bilmem ne dönüşümü, ne de tefecilerin para aklamak için çat diye diktiği zevksizlik abidesi binalar. Tarlalar gece bizim gibi o serinliğe gidip birkaç bira içecek insanlarla dolu olurdu. Sonra sonra insanlar “şehre” çekildi; ne tarla kaldı gidecek doğru düzgün, ne de ağız tadıyla içilecek iki yudum.

CESUR

Hasan Hüseyin Gündüzalp diye biriyle tanıştık sonraları. Ekseri pasajın aşağı katındaki birahaneye devam ediyordu. Nedense oraya pek sık gitmediğimiz bir yazdı o. Hayal meyal bir kış gecesi de kalmış aklımda esas; belli ki bir kış vazgeçtik gitmekten. Yahut az gitmeye karar verdik.
Şairmiş. Öğretmenlik yapıyordu. Yatışmak için içen insanlardandı. Yatışmak, sakinleşmek, muhabbet etmek. Rakıyı şimdi yakıştırıyorum ama sanki bira mı içerdi? “Ki Belki” diye bir kitabı olduğunu öğrendik. Süleyman’la beraber, yıllık için birçoğumuzun uğraştığı günlerde fark etmiş olmalıyız. Yıllık kâğıtlarıyla beraber kalmış zihnimde o kitap. Siyah bir kapağı ve sırtı vardı. İncecikti. Ve içinden bir dize, “ki belki ölümün tek protestosudur aşk”. Habire söylerdik kendi kendimize, birbirimize, arkadaşlarımıza.
Yatışmak için içen insanlardandı ama cesurdu da. Cesaretini satmak değildi niyeti. O kasabada, yalnız başına yaşayan ve muhtemelen çok sıkılan biriydi. Ama gülüyordu masada, kim ne der, “öğretmene bak sen”i kaç kere duyar. Umrunda değildi. Çok uzun uzun konuşmadık ama o dizesiyle hep kaldı aramızda ismi.
Sonra, yıllar yıllar sonra tesadüfen gördüm gazete haberinde.
“Adana’da otomobilin şarampole yuvarlanması sonucu meydana gelen kazada, şairler Bülent Gökgöl (51) ve Hasan Hüseyin Gündüzalp (52) hayatını kaybederken, Aysel Kılınç ile Karahan Kitapevi’nin sahiplerinden Seyfi Karahan (47) yaralandı. Gündüzalp’in kazadan hemen önce, Tarsus’ta katledilen Özgecan Aslan’ın ölümüyle ilgili sosyal medyada ‘Bazen hava gündüz de gece gibi kararır...’ diye yazdığı belirlendi.” Hürriyet gazetesi, 17 Şubat 2015

YER

Hayvan dergisinde, Ahmet Erhan’ın “Behçet...” ismindeki yazısını okuduğum yeri, ânı, günü, havanın ne kadar sıcak olduğunu, okuduktan sonra yazdığımı ve dahasını çok iyi anımsıyorum. Bir daha dönüp o yazıya bakmaya cesaret edemedim.
Metin Altıok’un kızına yazdıklarını okuduğumda neler hissettiğimi, meğer ressam olduğunu öğrenip çizdiklerine baktığımda nasıl hayran kaldığımı, olduğumu hiç unutmadım.
Nesimi Çimen’i sorduğumda, “arkadaşımı da kaybettim orada” diyen Mazlum Çimen’in hissettiklerini anlamaya bile çalışmadım. Olmayacaktı.
Hasret Gültekin’i yıllar sonra dinlemeye başlayıp, bir ay kadar çaldığı ve söylediği her şeyi dinledim; sonrasında cesaret edemedim asla dinlemeye. Halen sesi duyduğumda kaçma hissiyle doluyorum. Dayanmak çok güç geliyor çünkü.
Sivas’a bir kere gittim. Otele cesaret edemedim.
Adana’ya birçok kere gittim.
Elimden gelen az şey var. Ama hepsine, cümle kaybımıza, “ölümün tek protestosu” dersinde kaldıkları için aşk olsun diyebiliyorum.
Ben anca tekrar edeyim böyle zaten.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...