05 Temmuz 2015 01:00

Savaşın çarklarına takıldılar

Savaşın çarklarına takıldılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kral Odisseus; onlarca Yunanistan kent krallıklarından İtake adasının kralı Leartes’in oğluydu... Ama yaygın bir söylenceye göre de anası; kral Leartes’le evlenirken, tanrıların hışmına uğrayan ünlü kral Sisifos’tan gebeydi! Bilindiği gibi hep aklını kullanan Sisifos; Ölüler Ülkesi’nde, kendisine verilen kocaman bir kayayı, bir dağın doruğuna doğru yuvarlaya yuvarlaya çıkarmak, sonra da onu öte tarafa aşırmakla cezalandırılmıştı tanrılarca!..

O KAYAYI DAĞDAN AŞIRMALIYDI!

Sisifos; her gün dağın doruğuna dek yuvarlayaraktan çıkardığı o kocaman kayayı, tam dağın öte tarafına aşıracakken, birden kaya ellerinden kurtuluyor; gerisin geri, dağın eteğindeki ilk yerine doğru yuvarlanıp gidiyordu...
Ne var ki inatçı Sisifos; bu durumundan hiç de umutsuzluğa kapılmıyor, er geç kayayı dağın öte tarafına aşıracağından kuşku duymuyordu!
İşte bütün kurnazlığıyla, inatçılığıyla, cin gibi akıllılığıyla Odisseus da, gerçek babası Sisifos’un burnundan hık deyip düşmüş gibiydi!

HELENA İSTEDİĞİYLE EVLENEBİLMELİYDİ

Odisseus; babasından sonra tahta geçince, Yunanistanlı güzel Helena’yla evlenmek isteyen damat adaylarının arasına o da katıldı... Ama damat olamayacağını sezinleyince de şöyle bir öneri attı ortaya: “Güzel Helena, damat adaylarından birini gönlünce seçmekte özgür bırakılsın. Seçeceği kişiye de herkes saygı göstersin ve her yerde ona arka çıksın...”
Öneri bütün adaylarca benimsendi. Bir süre sonra Helena; bu öneri uyarınca kral Menelaus’u kendine eş seçti.
Gerçekten de Odisseus, savaş düşkünü bir kral değildi. Bu dünyanın nimetlerine bağlı ve babası kral Leartes gibi sürüleriyle ve toprakla uğraşmayı seven, doğanın gizemlerini çözmeye çalışan biriydi.
Ne var ki geçen günler içinde kimsenin beklemediği ve düşünemeyeceği bir olay patlak verdi Yunanistan dünyasında: Helena; tanrıça Afrodit’in yaramaz Eros aracılığıyla saldığı aşk oklarına dayanamayıp Troya prensi yakışıklı Paris’le; tacını tahtını ve çocuklarını bırakıp Troya sarayına gelin gitti! Bunun üzerine Başkral Agamemnon da; bütün kent krallarının Troya krallığıyla girişilecek namus temizleme savaşına katılmalarını istedi. Çünkü sürekli içli dışlı olduğu tanrıların da kendisine bu yönde buyruk verdiğini duyurdu halkına. Böylece Agamemnon; talan edeceği Troya’nın hazinelerini ve devşireceği güzel kız-kadın köleleri düşünmeye, sevincinden havalarda uçmaya başladı!

O SAVAŞIN AMACI TALANDI!

Ne var ki kent krallarından Odisseus da; Başkral Agamemnon’un başlatacağı bu savaşa katılırsa, yıllarca halkından, karısından ve çocuğundan ayrı kalmasının söz konusu olduğunu düşündü hemen! Üstelik Odisseus; bu savaşın ardındaki gerçek amacın ne olduğunu göremeyecek denli saf dil de değildi! Savaş denen o bataklığa saplanmamak için, kendisini almaya gelen Başkral Agamemnon’un elçilerine, delirmiş gibi davrandı. Deniz kıyısındaki kumların üstüne tuz ekti! Sonra da çifte koştuğu öküzleriyle, kumlu sahili sürmeye başladı... Ama elçilerden birinin kafası, bu oyuna pek yatmadı! Bu yüzden öküzlerin geçeceği yere, Odisseus’un oğlu Telemahos’u koydu! Haliyle Odisseus da, oğlunu çiğnetmemek için hemen öküzlerin yönünü değiştiriverdi! Böylece kendini ele veren Odisseus, Troya savaşlarına katılmak zorunda kaldı!
Deniz kızı, ayağı gümüş halhallı tanrıça güzel Tetis de; yarı tanrı oğlu Ahilleus’un bu savaşa katılmasını istemeyenlerin başında geliyordu. Çünkü Ahilleus’u doğurduğundan beri biliyordu ki; bir gün patlayacak Troya savaşına katılırsa, onun üstün savaş gücünün etkisiyle Troya düşecek; oğlu büyük bir ün kazanacaktı!.. Ama savaş sırasında da, gencecikken kara toprağa karışacaktı!
Bu yüzden ayağı gümüş halhallı güzel Tetis; bir ölümlü kralla evliliği sonucu doğan oğlu Ahilleus’u da ölümsüzlüğe ulaştırmak için, daha bebekken onu ayak bileğinden tutup harlı ateşler üstünde tavlamış, ölümlü hücrelerini yok etmişti. Ne var ki eliyle tuttuğu topuğu ateş görmediği için, orası silahlara karşı ölüme duyarlı tek yer olarak kalmıştı! Bunu da. bildiğinden, katıldığı bir savaşta, topuğundan vurulup gencecikken ölecekti oğlu Ahilleus!

O DA SAVAŞIN ÇARKINA TAKILDI...

İşte Troya savaşı söz konusu olunca; oğlunun bu savaşa katılmasını engellemek için, onu hep kız çocukları olan kral Likomede’nin sarayına göndermişti. Ama Troya savaşı başlayınca da ünlü bilici Kalhas, Başkral Agamemnon’a; Tetis’in yarı ölümsüz oğlu Ahilleus olmadan, Troya’nın düşmeyeceğini söyledi ve kız kılığında onun saklandığı yeri de açıkladı! Bunun üzerine Başkral Agamemnon; Ahilleus’u kızların arasından bulup çıkarma görevini, kurnaz Odisseus’a verdi!..
Odisseus da bohçacı bir kadın kılığına girdi; çok çekici giysiler ve takılarla doldurduğu bohçasının içine, pırıl pırıl yanan bir iki kılıç koydu ve yeni yetme kız çocuklarının oturduğu saraya gitti. İşte genç kız kılığındaki Ahilleus; bohça açılınca büyük bir ilgiyle, hemen kılçlardan birini eline alıp incelemeye başladı!
Böylece Ahilleus da kendini ele vermiş oldu!
Artık Troya’yı yağmalayacak ve sonunda ateşe verecek orduların komutanı olacak yarı tanrı Ahilleus da, Odisseus örneği, savaşın çarklarına takılmış oldu...

****
Bu hafta da, dünyamızdan sevginin hiç eksik olmaması dileğimizi yineleyelim, diyorum...

****
SEVGİ GELMEZSE
Sen gelmezsen buralara
O mutsuz saatlerinde hani
İnsanların geyiklerin kurtların,
Güneş yalnız kalır.

Pembe mavi rengarenk giysileriyle,
Artık kim bakar Şafak Tanrıçası Eos’a,
Sen gelmezsen buralara...
Kararır nice dünyalar,tozlanır.
Postacı güvercinler, şair tanrılar
Öksüz kalır.

(Yaşar ATAN, 17 Haziran 2011)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...