03 Temmuz 2015 00:54

Devletin devamlılığı ve katliamlar

Devletin devamlılığı ve katliamlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bundan 22 yıl önce 2 Temmuz 1993 Cuma günü, Cuma namazı çıkışı tahrik olan(!) bir grup, Pir Sultan Abdal anması için şehirde bulunan yazar, çizer, aydın, sanatçı, çocuk, kadın canları katletmek için harekete geçtiler. Madımak Otelinde ablukaya aldıkları 33 canımızı yakarak katletmek için toplandılar. “Yak ulan yak” nidaları ve alkışlar eşliğinde Madımak Otelini ateşe verdiler ve 33 etkinlik katılımcısı ve 2 de otel görevlisi olmak üzere 35 canımızı katlettiler. Katliam, devletin denetim ve gözetimi altında 8 saat süren bir gerici bağnaz, kindar bir öfkeyle ve büyük bir haz duyularak gerçekleştirildi.

Devletin istemediği hiçbir olayın katliama dönüşmesi mümkün değildir. Yaşadığımız tüm katliamlar bize bunu göstermiştir. Sivas katliamı da devlet istediği için gerçekleştirildi. 22 yıl boyunca devletin katliamla mağdurları ve katillerle ilgili takındığı tavır bunun çok net kanıtıdır.

22 yıl boyunca adaletin tesis edilmediğini gördük, devletin bilgisi dahilinde gerçekleşen diğer tüm katliamlarda olduğu gibi. Katiller saklandı, yurt dışına kaçırıldı, bazı sanıklar için zaman aşımı kararı çıkartıldı. Kırmızı bültenle aranan kimi sanıkların resmi kurumlarda çalıştığı ortaya çıktı, kimisinin Türkiye’de resmi olarak evlendiği ortaya çıktı. Katliamın bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak’ın tüm dünyada kırmızı bültenle aranmasına rağmen Sivas’ta yaşadığı ve evinde ölüp Sivas mezarlığına gömüldüğü ortaya çıktı. İşin ilginç yanı, ne hikmetse bu katliam sanıkları tüm dünyada kırmızı bültenle aranırken Türkiye’de elini kolunu sallayarak gezip yaşadılar.

Katilleri savunan avukatların işleri gereği görevlerini yaptıklarını düşünsek de bunların ödüllendirilircesine kiminin milletvekili kiminin bürokrasinin en üst düzeyinde yer almaları tesadüflerle açıklanamayacak kadar dikkat çekici oldu.

Tüm bunların üzerine Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın katliam sanıkları için verilen zaman aşımı kararını “Hayırlı uğurlu olsun” diyerek karşılaması devlette devamlılık esasının gereği olduğunu bize gösterdi. Evet devlette devamlılık esastır. Bize bu devamlılık mütemadiyen katliam olarak gösterilmiştir. Koçgiri’den, Dersim’den, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, Sivas Madımak’tan, Gazi’den, Gezi’ye devlet bizim için katliamcı geleneğini ve katilleri koruma kollama geleneğini devamlılık esasına uygun bir şekilde sergilemektedir.
Bir katliamın hesabı verilmeden unutturulmaya çalışılıp aslında ikinci katliama zemin hazırlanmıştır. Bu nedenle katiller saklanmış, tüm aramalara rağmen bulunamamıştır!

TBMM’de düzenlediğimiz basın toplantısında Madımak şehit ailelerinden Serdar Doğan, Devlet Bakanı Faruk Çelik’le olan bir görüşmelerini aktardı; Madımak şehitlerinin aileleri Sivas Madımak Otelinin bir ibret müzesi olması gerektiğini ve Avrupa’da bu tür katliamlarla ilgili anıtlar dikilip ibretlik müzeler yaptığını aktardığında Bakanın cevabı; “Eğer biz böyle bir şey yapmaya kalkarsak Türkiye’de dikilecek anıtlardan adım atacak yer kalmaz” şeklinde olmuş. Faruk Çelik devletin katliamcı yönünü ve bu katliamlara olan bakışı da net olarak ortaya koymuş.

Yapılması gereken bu mudur? Yani katliamlarla yüzleşmeden, katillerin hesap vermesini sağlamadan yeni bir yaşam, demokratik bir ülke oluşturmak mümkün müdür? Eğer derdiniz ülkenizin demokratik bir ulus olmasını istemekse şüphesiz ki mümkün değildir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili tahayyülünüz 90 yıllık geçmişinde olduğu gibi ise ve siz devlete devamlılık esasına bu zihniyetle bakıyorsanız bu başka bir hesaptır ve o hesap Bağdat’tan olmasa da bir yerlerden mutlaka dönecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...