02 Temmuz 2015 00:53

Hitit-Kadeş dersleri

Hitit-Kadeş dersleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki hafta önce ziyaret ettiğimiz Hititlerin başkentinden- Hattuşa (Boğazkale/Boğazköy)- 26 Haziran Cuma günü İstanbul’a, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne (1891) geliyoruz. Gülhane Parkı’nda yer alan Müze, “İstanbul Arkeoloji Müzeleri” olarak geçiyor kayıtlarda.

Ana bina ve Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Müze binalarından oluşuyor.

Kadeş Antlaşması’nın tabletini arıyoruz.

Eski Şark Eserleri Müzesi’nde sergileniyor. Görüyoruz. Kadeş, Suriye’nin şimdiki Humus kenti yakınındaki bir yerleşim alanı.

Hititler ile Mısırlılar MÖ 1274 yılında savaşıyorlar. O tarihlerde Kadeş, Hititlerin egemenliğindeki bir yer. Savaşın galibi yok, her iki tarafın da zayiatı büyük.

Hitit Kralı II. Muvattalli savaştan iki yıl sonra ölüyor. Savaştan 16 yıl sonra Kadeş Antlaşması, MÖ 1258 tarihinde yapılıyor. Mısır’ın başında II. Ramses ve Hititlerin başında da Kral III. Hattuşili vardır. Orijinal metin Akad dilinde yazılır. Antlaşmanın Mısır ve Hitit dilinde iki çivi yazılı kopyası var. İki eşit devlet arasındaki ilk yazılı antlaşma olması tarihsel/diplomatik açıdan çok önemlidir. Hattuşa’da 1906 yılındaki kazılarda bulunan tabletlerin iki metre boyutundaki bakır kopyası Birleşmiş Milletler binasında duvarda asılıdır. İki temel özellik öne çıkar antlaşmada: Taraflar eşit iki devlet olarak, birbirleriyle savaşmayacaklarını ifade ederler. Taraflar üçüncü bir ülke tarafından saldırıya uğrarsa birbirlerine yardım edeceklerdir. İki taraftan birisine sığınanlar diğer tarafa iade edilecek, ama sığınan hiç kimse şiddete, işkenceye maruz kalmayacaktır.

Bugüne gelelim. Şu sıralar Kadeş ve civarı, yani Hititlerin 3 bin 250 yıl önce egemenlik sürdüğü topraklar yanıyor. Suriye bir iç savaş yaşıyor. Doğrusu, iç savaş ve dış müdahaleler iç içe geçmiş durumda. Hem rejime karşı savaş veriliyor hem de yerel ve uluslararası güçler birbirlerine karşı savaşıyor. Bütün savaşlarda olduğu gibi insanlar arasında en büyük zararı kadınlar ve çocuklar görüyor. Genel olarak siviller denebilir tabii. Bir de diğer canlıları ve elbette doğayı hatırlamak icap eder. Ünlü Alman Filozof  Immanuel Kant savaşlarda en büyük zararı doğanın gördüğünü kaydeder. Haksız sayılmaz.

Peki Hitit tarihinden ne gibi dersler çıkarılabilir?

Bilelim ki, tarihte var olan halklardan bazıları şimdi yoklar. Bazı diller, kültürler, bazı uygarlıklar sonraki bin yıllarda ya yok olmuş ya biçim değiştirmiş ya da melezleşmiş. Bırakılan izler bunu gösteriyor. 

Bazılarımız 16 Türk devletinden söz eder. Nerede nasıl kurulmuş ve yıkılmış, merak etmek lazım.
Türk Tarih Tezi, Güneş -Dil Teorisi vardı 1930’lu yıllarda değil mi?

Tarihin derinliklerinden gelme tezi, iddiası; geleceğe, sonsuzluğa uzanma isteğini ifade eder.
Bugünün sorunlarını çözmeden geleceğe nasıl yürünebilir? Bugünün sorunlarının bazıları dünden kalma.
Peki; savaş mı çözer dil, kültür, din ve inanç sorunlarını?

Savaş mı çözer, ekmek ve adalet ve de özgürlük sorunlarını?

İktidar sorunlarını savaş mı çözer? 

Bazılarımız da bu sorulara, güne/güncele bakarak, “Evet” yanıtı verebilir. Halbuki bizim tartıştığımız mesele ilkesel yaklaşım meselesidir: Savaş mı, barış mı?
Mücadele başka, savaş başka… Kim mücadeleyi reddeder? İlerlemenin ve değişimin şartıdır mücadele…

Kadeş’e kadar uzanan bir metot var: Konuşalım, tartışalım ve barışalım.

Barışçıl metotları kullanalım. Çözümü bu metodu uygulayarak bulalım. Barış süreci, çözüm süreci denilen önce şiddetsizlik halidir. Devletler için de halklar için de geçerli bu söylediklerimiz.

Bir de karşı çıkmamız gereken, şu günlerdeki Suriye’ye, Rojava’ya müdahale planları…

Görebildiğimiz kadarıyla barışa acil olarak ihtiyaç var. Bir metot olarak ve bir durum olarak, acil ihtiyaç: Barış!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...