AB’nin ‘Yunanistan sendromu’
Fotoğraf: Envato
Geçen hafta bu köşede, “Yunanistan: B planı için tam zamanı” başlığıyla yer alan yazıda, “Troyka, açıktan SYRIZA’nın ‘harakiri’ yapmasını istiyor. Dayatmaları kabul etmek, halka acı reçeteler yazmak SYRIZA için ‘politik intihar’dan başka bir şey değildir” diye yazmıştık.
Aradan bir hafta geçmesine rağmen pazarlıklardan bir sonuç çıkmış değil. Bu nedenle durumda da bir değişiklik yok.
AB içinde, bugüne kadar süren pazarlıklardan sonuç çıkmamasını “fiyasko” olarak değerlendirenler çıkmaya başladı. Gerçekten de “borç krizi”ndeki ülkelerle yapılan pazarlıkların en çetini şimdi yapılıyor. Önceki Yunanistan hükümetleri önlerine konulan planları itiraz etmeden imzalarken, SYRIZA Hükümeti, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’in değimiyle “milimetrik ilerliyor”. İtiraz ve sıkı pazarlığa alışık olmayan AB ve IMF yetkililerinin sinir katsayısı zaman ilerledikçe yükseliyor. Bu yönüyle bakıldığında AB’nin “Yunanistan sendromu”na girdiği söylenebilir.
Bu yazının yazıldığı dün öğlen saatlerine kadar Yunanistan ile AB, Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve IMF’den oluşan “Troyka” arasında değişik düzeylerde yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmamıştı. Pazarlıklar sürüyordu.
Bir hafta içinde gelinen tabloyu ise şöyle özetlemek mümkün: Yunanistan hükümeti 7.2 milyar avroluk kredi dilimini alabilmek için 7.9 milyar avroluk tasarruf paketini “sunmasına rağmen Troyka” tarafından yeterli görülmedi, ek talepler sıralandı. Halbuki Çipras’ın sunduğu listede halkın yaşamını zorlaştıran, yoksulluğu artıran, özelleştirmelerin önünü açan pek çok düzenleme bulunuyor. Listeyi sunmakla kendi kalesine bir gol attı. Bu haklı olarak ülke ve SYRIZA içinde tepki çekti.
Wall Street Journal gazetesinin “Troyka” kaynaklarına dayandırılarak verilen habere göre, itiraz edilen konular başında katma değer vergisi geliyor. Troyka sağlık ve kitap dışındaki bütün alanlarda KDV’nin yüzde 23’e çıkarılmasını istiyor. Çipras; temel gıda, gastronomi gibi alanlarda KDV’nin artırılmasına karşı çıkıyor.
Bir diğer tartışma konusu da çiftçilere verilen mazot sübvansiyonu. Troyka bunun derhal kaldırılmasını istiyor. Troyka, yıllık geliri 500 bin üzerinde olanlardan yüzde 12 “özel vergi” alınmasına da yanaşmıyor.
Bu durumun kendisi bile Troykanın borç yükünün faturasını Yunan burjuvazisine değil, emekçilere kesmek istediğini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
Bir haftadır yapılan pazarlıklarda özellikle IMF’nin “kötü polisi” oynadığı görülüyor. Çipras’ın sunduğu liste ilk başta “olumlu” değerlendirilirken, kısa bir süre sonra “olumlu” hava dağıldı.
Pazarlıkların çetinliğine baktığımızda, Troyka’nın Yunanistan hükümetine diz çöktürmek için bütün olanaklarını seferber ettiği, asıl amacının bütün tarafların sindirebileceği bir uzlaşma olmadığı anlaşılıyor. Bu uzlaşmaz tutumun asıl hedefinin hükümeti yıkmak olduğu yüksek sesle ifade ediliyor.
Yunanistan cephesinde ise durum, “Elini veren kolunu kaptırır” misali... Çipras ve arkadaşları Troykayla uzlaşmak için pazarlık masasına oturduğu günden bu yana sürekli taviz üstüne taviz vermeye zorlanıyor.
Bu nedenle Çipras ve bakanları pazarlık masasında kaldıkça daha fazla taviz vermek zorunda kalabilir. Zira tek başına 7.9 milyar avroluk “tasarruf paketi”nin sunulması bile Yunanistan içinde geniş tepkilere yol açmış durumda. Bunun SYRIZA tarafından telafi edilmesi şimdilik zor görünüyor.
Brüksel’de süren pazarlıklar çok açık ve çarpıcı şekilde, Yunanistan’ın geleceğine uluslararası tekellerin, AB’nin karar verici ülkelerinin ve onların politikasını belirledikleri kurumların nasıl ipotek koyduğunu gösteriyor. Halkın seçtiği bir hükümet hangi alanda ne kadar vergi alacağına ya da almayacağına dahi karar veremiyor. Bu nedenle, Yunanistan gerçek anlamda bağımsız olmadan, Troyka başta olmak üzere uluslararası tekellerin talanından kurtulmadığı sürece ne düzlüğe çıkabilir ne de kendi geleceğini özgürce belirleyebilir. Dolayısıyla, SYRIZA hükümetinin yapması gereken sinekleri kovalamak değil, bataklığı kurutmaktır. Yani sorunu kaynağına inmektir.
Bunun için de öncelikli olarak ağır şartlara bağlanan borçları ödemeyi reddedip, AB, IMF... tarafından her türlü müdahaleye karşı çıkması gerekiyor. Bunu yaptığı takdirde güçlenecek, büyüyecek ve dünya halklarına umut vermeye devam edecek.
- AB, İran’a karşı Türkiye’ye rol verme peşinde 19 Nisan 2024 01:47
- Avrupa’da aşırı sağ büyürken sol neden ve nasıl küçüldü? 12 Nisan 2024 04:34
- Otoriter rejimler sarsılıyor ama... 05 Nisan 2024 04:38
- Paskalya’da barış dileği ve yürüyüşler 29 Mart 2024 04:26
- Irkçılık ve yoksulluk bağlantısı 22 Mart 2024 04:02
- Savaş, enerji tekelleri ve rekor kârlar 15 Mart 2024 04:50
- Savaş borsası 08 Mart 2024 05:00
- Savaşı büyütme hamleleri 01 Mart 2024 04:54
- Avrupa halkları Ukrayna'da barış istiyor 23 Şubat 2024 04:30
- Ukrayna savaşı üçüncü yılına girerken yıkım tablosu 16 Şubat 2024 04:45
- Kızıldeniz’de ABD saldırgan, AB koruyucu mu? 09 Şubat 2024 04:52
- NATO, Rusya ve Almanya’nın savaş planları 02 Şubat 2024 04:45