30 Mayıs 2015 00:52

Tarihi eser ve hukuk tahribatı farklı eylemler midir!

Tarihi eser ve hukuk tahribatı  farklı eylemler midir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’de IŞİD eski uygarlıklara ait heykelleri ve sair kalıntıları tahrip etmektedir. Biz de bu yapılanları barbarlık olarak nitelemekteyiz. Doğrudur; geçmiş dönemlere ait sanat eserleri ya da sair tarihi kalıntılar sadece geçmiş dönemi yansıtan müze eserleri olarak değerlendirilemez, onlar, aynı zamanda yaşanan toplum düzeninin tarihsel ve sosyolojik temellerini de yansıtır. Antik Yunan kalıntıları ya da Selçuk dönemi eserleri veya harabeleri ilgili coğrafyalarda kurulmuş ve yaşanmış medeniyetlerin somut göstergeleridir. Böylesi somut eserleri tahrip etmek geçmişi silerek medeniyetsizlik üzerine barbarlığı inşa etmekle özdeştir. İlerideki nesiller, geçmiş medeniyetler hakkında bir fikre sahip olmazken, bunları yıkan barbarlığı ve Vandalizmi nefretle anacaklardır. Böylesi davranışlar tarihi, geri çekemez, fakat geriletir ve insanlığa zaman kaybettirir. Böylesi davranışlar demokratik olamaz; çünkü, böylesi davranışlar kendi görüş ve düşüncelerinden başka bir şeyi asla kabul etmezler, onlarla tartışmaya dahi girmezler. Yıkıcı hiçbir davranış insanlıkla, dinsel inanışlarla ya da herhangi bir felsefe ile bağdaşmaz. 

Bir ülkede yerleşik hukuk kurumlarının ve uygulamalarının hiçe sayılması acaba IŞİD’in taş heykelleri ve kalıntıları yıkmasıyla aynı kategoride görülemez mi! Hukuk kurum ve uygulamaları doğal olarak değiştirilebilir, ama tahrip etmek ve yıkmak değiştirmek değildir. Ne var ki, IŞİD fiili gücü ve yıkıcı aletler kullanarak eserleri tahrip ettiği için tahribatı net ve somut olarak görüyor ve bu eylemi barbarlık olarak algılıyor ve öylece değerlendiriyoruz. Hukuk sistemi ve mevcut düzenin ayaklar altına alınması da bir toplumun yıllar boyu oluşturduğu birikimin görünmez bir balyozla yıkılması demektir. Üstelik, geçmiş medeniyetlere ait eserlerin tahribi geçmiş medeniyete hakaret ve onun izlerini silmek olduğu halde, bir ülkenin hukuk sistemini çiğnemek var olan ilişkileri ve sistemi kabul etmemek, onu tahrip etmek ve ezmektir. 

Bir ülkenin hukuk sistemi teamüller, uygulamalar ve teorik tartışmalarla zaman içinde süzülerek oluşturulmuş bir birikimdir. Bu birikim yapılırken, toplumu ileri düzeye çekebilmek için uluslararası teori ve uygulamalardan da doğal olarak yararlanılabilir, zaman içinde bazı düzeltmelerle sistem doğallaştırılabilir. İhtilaller ya da savaşların dahi uluslararası kuralları vardır ve taraflar bu kurallara uymak durumundadır. Nitekim, insanlık üzerinde en yıkıcı durum olan savaşlarda dahi yapılan bazı usulsüzlükler zaman zaman var olan hukuk sistemi tarafından cezalandırılmıştır. 

Bir devletin hukuk sistemi onun uluslararası arenadaki kimliğidir. Hukuk sisteminin siyasal erk tarafından hiçe sayılarak çiğnenmesi ancak iki şekilde yorumlanabilir. Birinci olarak, hukuk sisteminin çiğnenerek değiştirilmeye çalışılması devlet yapısının radikal değişikliğe uğratılacağı anlamını taşır. Böylesi bir yöneliş ise, ya küreselleşme ile oluşan küresel sanal federatif sistemde eyalet yapılanmasına ya da çağdaş yapılanmadan kopuşa işaret edebilir. İkinci olarak da, bu süreçte mazideki lekelerin  izlenmesinin engellenmesi amaçlanmış olabilir.    

Hukuk, bir toplumda toplumsal normlar cetvelidir. Bu cetvelin standardını korumadığı durumda toplumda normlar kargaşası yaşanır. Böylesi bir sosyal ve hukuksal kargaşa yaratmak vatan ihaneti ile özdeştir. IŞİD’in tahribatı geçmişi yıkarken, hukuk sistemi tahribatı geleceği yıkar! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa