28 Mayıs 2015 01:00

Aziz Yıldırım'dan beklenen ne?

Aziz Yıldırım'dan beklenen ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2014-15 sezonunun bitimine bir hafta kala Galatasaray resmi olarak şampiyonluğunu ilan etti.
Artık formaliteye dönen son hafta maçlarıyla birlikte lig tatile girecek.
Şampiyon olan camia haklı olarak kutlamalara başladı.
Ama futbolseverlerin hepsinin ağzında kekremsi bir tat yok mu?
Son düzlükte şampiyonluğu kaybeden takımlarda başarısızlığın nedeni olarak görülenlere faturalar kesilmeye başladı bile.
Beşiktaş’ta Bilic gelecek sene teknik direktörlüğe devam etmeyeceğini açıklarken, Fikret Orman yönetimi de seçimli genel kurul kararı alacağını açıkladı.
Fenerbahçe yönetimi ise şampiyonluğa havlu atılan 2-2’lik Başakşehirspor maçından sonra bir sessizliğe gömüldü. Camianın içinden Aziz Yıldırım’a yönelik, gerek yaptığı teknik direktör seçimi nedeniyle, gerekse de sezon boyunca tribünlere yönelik uyguladığı politikalar nedeniyle, eleştiriler yükselmeye başladı. Fenerbahçe’nin bu hafta sonu yapılacak seçimli genel kurulunda da sezonun genel bir bilançosunun çıkarılacağı ve yeni yönetimin oluşturulacağı biliniyor.
Ancak, camianın bu genel kurulda Aziz Yıldırım’dan beklentisi oldukça yüksek.
3 Temmuz süreci başladığı günden beri, Fenerbahçe’nin ve Aziz Yıldırım’ın arkasında dimdik duran camia, mahkeme sürecinden beri “Konuşursam yer yerinden oynar” diyen Aziz Yıldırım’ın artık “gerçekten” konuşmasını bekliyor.
3 Temmuz sürecinin bir “kumpas” olduğu, operasyonu yapan polis ve savcıların görevden alınması ve birçoğunun yargılanmasıyla ayan beyan ortaya çıktı. Aynı kişilerin benzer operasyonlarla oluşturduğu Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi torba davaların büyük çoğunluğu beraat ile sonuçlandırılmasına rağmen 3 Temmuz davasının hâlâ devam etmesinin nedeni ne?
Camiada yaygın olan kanaat davanın Fenerbahçe yönetiminin üstünde “Demoklesin kılıcı” gibi sallanmaya devam etmesi, bu yolla yönetimin deyim yerindeyse iktidar tarafından “teslim alınmaya” çalışılması. Söylenildiği gibi bu bir kanaat, doğru olup olmadığını bilmemiz mümkün değil. Ancak sezon boyunca yaşananlar bu kanaatin güçlenmesine neden oldu.
Uzun uzun bilinenleri yazmaya gerek yok. Fenerbahçe kolejinin arazisinde devlet eliyle çıkarılan zorluk, devlet kurumlarıyla yapılan bütün anlaşmalara rağmen Kenan Evren lisesinin arazisinin kulübe devredilmemesi, “atanmış” TFF’nin kurullarında ceza tarifelerinin Fenerbahçe’ye karşı farklı kullanılması, hakem seçimleri ve hakemlerin saha içindeki davranışları, camianın içinde iktidarın Fenerbahçe yönetimine adeta “savaş” açtığı görüşünü güçlendirdi.
Ancak esas vahimi şampiyonluk yarışının son düzlüğüne girildiğinde yaşanan “katliam” girişimi oldu. Siz bu yazıyı okurken 4 Nisan’da Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırının üzerinden tam 54 gün geçmiş olacak. Devlet kurumlarının faili bulma konusunda verdiği sözde “garantilere” rağmen ortada fail yok. 54 gün önce yaşanan o “katliam” girişiminden sonra futbolcuların nasıl bir ruh haline girdiğini, yabancı futbolcuların bir an evvel sezon sonunu getirmeye çalışmalarının şampiyonluğun kaybedilmesine etkisini ölçecek bir aracımız da yok.  
Ancak asıl soru, “failler” bulunmadan sahaya çıkılmayacağını açıklayan Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yönetimi ne oldu da, bir haftalık verilen aradan sonra yeniden sahalara döndü?
Döndük yine “Demoklesin kılıcı” gibi kullanılan davaya. Çünkü camiada yaygın kanaat odur ki Ankara’nın yüksek tepelerinden gelen telefon ve haberler sonrasında failler bulunmadan sahaya çıkmayız diyen yönetim “frene basıp” geri adım atmak zorunda kalmıştı.
Şimdi 30-31 Mayıs’ta yapılacak genel kurulda Aziz Yıldırım’dan beklenen net, “yer yerinden” oynar mı oynamaz mı diye beklemeden konuşması. Sabun köpüğü gibi sönecek kelimelerle yaşananları anlatmak yerine net bir biçimde sezon boyunca yaşananları anlatması. Çünkü bu seferde konuşmazsa, bu ablukanın nasıl dağıtılacağını açıklamazsa gelecekte işinin çok zor olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Not: Galatasaray şampiyon olduğunda aklıma bir anda Ermenek’de maden ocağında iş cinayetine kurban giden Mehmet Özcan’ın 5 yaşındaki oğlu Ömer Asaf geldi. Hepiniz hatırlayacaksınız küçük Ömer “Mabama Galatasaray’ın maçı var dersek madenden çıkar gelir” diyerek gözlerimizi yaşartmıştı. Galatasaray’ın şampiyonluğuna en çok küçük Ömer Asaf’ın biraz olsa da gülümsemesine neden olduğu için sevindim.
Sevgili Ömer Asaf, şampiyonluğun kutlu olsun çocuk. Artık yüzün biraz gülsün ama Soma’da Ermenek’te senin gibi babalarının ardından gözyaşı döken Fenerbahçe ve Beşiktaş formalı kardeşlerine elini uzatmayı da unutma.
Daha güzel bir dünyayı birlikte yaratacaksınız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...