26 Mayıs 2015 00:23

Yeni sağlık sisteminin ‘son köleleri’: Aile sağlığı elemanları

Yeni sağlık sisteminin ‘son köleleri’: Aile sağlığı elemanları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz hafta birinci basamak sağlık çalışanları 3 gün boyunca iş bıraktı. AKP’nin  “Güçlendirilmiş birinci basamak sağlık sistemi” pek çok yerinden su kaçırmaya başladı. Toplum sağlığı açısından sorunları şimdilik bir kenara bırakırsak, çalışanların mutsuz olduğunu, sürekli olarak çalışma koşullarına isyan ettiklerini görebiliriz.
Son dönemde yükselişe geçen ASM çalışanlarının eylemlerinde, daha çok aile hekimlerinin sesi çıkıyor. Peki kendilerine “Aile sağlığı elemanı” denen aile sağlığı merkezi ebe ve hemşireleri ne durumda?
Gelinen noktada ASM ebe ve hemşireleri sistemin “son köleleri”dir.
Çünkü her şeyden önce az sayıda çalışanın  çok iş yapması beklenmektedir. Sağlık ocağı sisteminde 2 bin-2 bin 500 nüfusa bir ebe görevlendirilirken, simdi bu sayı 3 bin ile 4 bin arasındadır. Aile hekimliği sistemi onlardan tüm gebeleri, tüm bebekleri öncelikle tespit etmeleri ve sonrasında da izlemlerini yapmaları beklemektedir. Bu işleyişin içinde bunun olamayacağını en iyi bu ebe ve hemşireler bilirler, çünkü saha ile bağları kopartılmıştır. Tavşana kaç tazıya tut, denmektedir. Bu anlamda en zor işi başaran ASM’lerin ebe ve hemşireleridir.
Konuya diğer bir açıdan baktığımızda, ASM ebe ve hemşirelerinin örgütsüz oldukları dikkat çeker. Aile hekimlerinin, dernekler ya da tabip odalarında öyle ya da böyle bir bağları varken, aile sağlığı elemanlarının sendikal bağlarının zayıf olduğunu görüyoruz.
Bunun pek çok nedeni vardır elbette. En başta, örgütsüzlüğü örgütleyen bir düzen içinde yaşadığımızı unutmayalım. Bahsettiğim bu düzen “Her koyunun kendi bacağından asılması” üzerine kurulu neoliberal sistemdir. Bırakın sağlık çalışanlarını fabrikalarda madenlerde çalışan mavi yakalıların bile örgütsüzlüğü söz konusudur. Bu örgütsüzlüğün, sistemin en önemli anahtarı olduğunu görelim. İktidar, çalışanları örgütlenmeden caydırmak için elinden geleni yapmakta, korkutmakta, tehdit etmektedir.
Diğer yandan kadınların sendikalaşma oranları her zaman  erkeklerin gerisindedir. Sendikalar, erkeklerin dünyaları olarak bilinir. Hepsinin kadın olduğu bir yerde sendikaların erkek egemen yapısı ve en başta “erkek dili” değişmelidir. Sonrasında da kadınların örgütlenmesinin araçlarını yaratmalıdır.
ASM çalışanlarının giderek artan sorunları, giderek artan mücadeleyi getirecektir. Bu haklı mücadelede “Aile sağlığı elemanları” en savunmasız olanlar konumundadır. En küçük bir darbede darmadağın olma tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Sağlıkta Dönüşüm Programı son aşamasına geldiğinde, ebe ve hemşirelerin karşısındaki işverenlerin “aile hekimleri” olacağını da unutmayalım. Bu nedenle mücadelenin bir yönü de, “aile hekimi-aile sağlığı elemanı” ikilisini “işveren-çalışan” ikilisine dönüştüren bu sağlık sistemine karşı durmak olmalıdır.
Son olarak, dernek gibi örgütlenmeler yerine sendikal örgütlenme olmalıdır. Çünkü sendikalar demokratik kitle örgütleridir, ayrıca hukuksal zemine dayanır, uluslararası yasalarla korunur. İçinde bulunduğumuz durumda sadece özlük hakkı mücadelesi yetmez. Çalışma biçimlerimizi, çalışma koşullarımızı belirleyen piyasacı sağlık sistemini değiştirmek de diğer bir hedef olmalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa