25 Mayıs 2015 00:51

Tecrit yok, rehin politikası var!

Tecrit yok, rehin politikası var!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İmralı Heyeti, geçen hafta KCK ile yaptığı görüşmeden sonra Diyarbakır’da sürecin geldiği aşamaya dair açıklamalar yapmıştı. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından yapılan açıklamada özetle iki nokta vurgulanıyordu. Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İmralı Heyeti ve devlet/hükümet yetkilileri arasında Dolmabahçe’de yapılan “ortak açıklama”ya ve “çözüm süreci”nin sağlıklı yürütülmesi için gündeme getirilen ‘izleme heyeti’ne karşı olduğunu söylemesinden sonra sürecin bitme noktasına geldiği idi. Başka bir deyişle Erdoğan’ın açıklamalarından sonra hükümet sürecin devamı için taahhüt ettiği hiçbir adımı atmadı. Bu da müzakere masasının Erdoğan tarafından devrilmesinden başka bir anlama gelmiyor-ki ne hikmetse devlet heyetinin Kürt sorununun çözümü için iki buçuk yıldır görüşmeler yaptığı Öcalan’ın meşru muhatap olamayacağı, Erdoğan’ın aklına yeni gelmiştir(!) Heyetin dikkat çektiği ikinci nokta ise 5 Nisan’dan bu yana Öcalan ile görüşmelerinin engellenmesi, yani Erdoğan’ın masayı devirmesiyle birlikte Öcalan’a yönelik tecrit uygulamasının gündeme getirilmiş olmasıydı. 

Bu arada hükümetin sürecin devamı için atacağını söylediği adımları atması halinde Öcalan’ın Newroz çağrısına uygun olarak bir silahsızlanma (Türkiye’ye yönelik silahlı mücadeleyi sona erdirme) kongresi toplayacağını açıklayan KCK, Erdoğan’ın açıklamalarından sonra kongre sürecini askıya almıştı. Baluken, Diyarbakır’daki toplantıda KCK yönetiminin gerekli adımların atılması halinde silahsızlanma kongresini bir günde toplamaya hazır olduklarını söylediklerini de aktardı. Ancak KCK’nin Öcalan’la görüşmelerin kesilmesi ile ilgili açıklaması da oldukça netti ve Öcalan’a yönelik tecrit uygulamasının bir savaş ilanı anlamına geldiği vurgulanıyordu.
İşte Başbakan Davutoğlu, geçtiğimiz Salı günü katıldığı bir televizyon programında Öcalan’a yönelik tecrit uygulanıp uygulanmadığı sorusuna yanıt verdi. Şöyle diyor Davutoğlu, “Bu gidenler herhalde ‘haliniz nasıl’ diye sormaya gitmiyorlar, o zaman silahsızlanmayla ilgili atılması gereken adımı atsınlar, silahsızlanma yönünde bir adım, bir irade beyan etsinler, o zaman düşünülür.” Ardından o bildik nakaratı tekrarlıyor: “Niyet şu; bir taraftan silah tehdidinde bulunacaklar, bir taraftan oy isteyecekler.” 
Öncelikle belirtelim. Seçim sürecinde HDP’ye yönelik saldırıların sayısı yüze yaklaşmışken ve HDP binalarında bombalar patlatılırken Erdoğan ve Davutoğlu’nun “silah zoruyla oy toplama” söylemini ağızlarına sakız etmeleri ancak yavuz hırsızın ev sahibini bastırmaya çalışmasıyla izah edilebilir. Sadece bu açıklamalar bile HDP’ye yönelik provokasyon ve saldırıların arkasında kimlerin olduğunu görmek/göstermek için yeter de artar.
Davutoğlu’nun açıklamasının asıl tehlikeli yanı, Öcalan’a yönelik tecridin de ötesinde bir rehin politikasının uygulandığını açıkça söylemesidir. “Öcalan’la görüşmek istiyorlarsa bizim istediğimiz adımları atsınlar” diyor Davutoğlu. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi kendi taahhüt ettiği adımları atmadan böyle bir dayatmada bulunmak, süreçte bütün inisiyatifin kendi ellerine verilmesini istemekten başka bir anlama gelmez. Bu nedenle rehin politikası, tecritten de daha tehlikeli bir politikadır. Çünkü bu politika ile rehin alınan Öcalan değil, sürecin kendisidir. 
Burada nedenlerine girmeden söyleyelim. 2009-2011 yılları arasında Oslo’da KCK ve İmralı’da Öcalan’la yapılan görüşmelerden sonra AKP Hükümeti’nin 2011 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde çözüm yerine savaşçı politikalara ve Öcalan’a yönelik tecride yönelmesinin kanlı ve acılı faturasını haklarımız ödedi. Fakat bugün Kürt ulusal hareketinin önderi ve görüşme sürecinin birinci dereceden muhatabı olan Öcalan’a yönelik rehin politikasının dünkünden çok daha tehlikeli ve acı sonuçları olabileceğini vurgulamak gerekiyor. Çünkü her şeyden önce Rojava başta olmak üzere Kürt hareketinin güç ve konumu değişmiştir. Öte yandan Kürt sorunu giderek daha karmaşık ve Bölgesel bir sorun haline gelmektedir. Dolayısıyla rehin politikasının sadece içeride değil, Bölge’de de ülkeyi yeni çatışma ve gerilimlere sürüklemesi kaçınılmazdır.
Son olarak şunu belirtelim. Bugün hangi sorunu elinize alırsanız alın dönüp dolaşıp 7 Haziran seçimlerine bağlanıyor. AKP Hükümetinin Öcalan’la birlikte süreci rehin alma politikasına karşı bir daha çatışma ve ölüm istemeyenlerin önünde tek bir çıkış yolu vardır. O da barışı, demokrasiyi, halkların kardeşliğini savunmak için HDP etrafında birleşmek ve gericiliğin barajıyla birlikte rehin politikasının zincirlerini de parçalayıp atmak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...