23 Mayıs 2015 01:00

Güç, demokrasi, emperyalizm

Güç, demokrasi, emperyalizm

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçimler demokrasinin simgesi ise, seçimlerin sonucunun tek parti sistemi yaratmaması beklenmelidir. Zira, sınıflardan oluşan kapitalist sistemde, teorik olarak,  her sınıf kendi temsilcisini meclise gönderip, aralarında koalisyon kurmaları koşuluyla taleplerini siyasete yansıtmış olur. Sermaye çıkarını güden siyasi partiler de çalışan sınıfların çıkarını savunuyor gözükebilir, hatta bazı ara dönemlerde gerçekten savunuyor da olabilir. Ancak böyle bir durum hem arızi olur, hem de çalışan sınıfın bir çeşit aldatılmasına yol açar.
Otto von Bismarck’ın sosyal demokrasi denemelerinden Batı dünyasından İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde uygulanan politikalara dek tüm uygulamalar, ilkin sempatik görüntülerine rağmen, ne kalıcı olmuşlardır ne de çalışan sınıfın gerçekten çıkarına hizmet edebilmişlerdir.
AKP öncesi koalisyonların bazı siyasi sürtüşmeler oluşturması halkımızda tek ve hakim siyasi parti yönetimi görüşünün gelişmesine neden olmuştur. Sermaye çevreleri de siyasi istikrar adına tek parti söylemini etkili olarak yaymıştır. Emperyalist çevrelerin de tek parti hakimiyeti lehinde kanaat oluşturduğu kuvvetle muhtemeldir. Sermaye ve emperyalist çevrelerin tek parti sistemi üzerinde durmalarının tek gerekçesi  siyasi istikrar olmayıp, tek parti yönetimi üzerinden taleplerini halklara kabul ettirmektir. Başka bir deyişle istenen, tek parti yönetimi görüntüsünde hakimiyet ve baskıdır.
Kapitalist toplumlarda devlet erkinin sermayenin yanında olması sistem koşuludur. Mülksüzleştirilmiş devlet yapısı katma değerden aldığı payla kamu hizmetlerini finanse edebildiğinden, son kertede siyasetin sermayeye farklı bakması kaçınılmazdır. Vergi yasalarında olduğu kadar harcamalara karar verilmesinde de tek ve hakim parti koalisyonlara göre sermaye yanlı karar oluşturmaya daha yatkın olur. İşte, sermaye çevrelerinin ve emperyalizmin tek partinin istikrarlı sistem için gerekli olduğu yutturmacasının altında böyle bir gerekçe vardır.
Demokrasi ile güç kavramları çelişkilidir. Gücün başat olduğu yerde demokrasi, demokrasinin olduğu yerde de güç yoktur. Nitekim, gerek Özal dönemi, gerek AKP dönemi tek parti ve güç dönemlerini simgeler. Her iki dönemde de çalışan ve üreten insanlar ve sermaye dışı kesimler baskılanmış, sermaye kesimi kazançlı çıkmış ve emperyalizm ülkenin kaynaklarını sömürmüştür.
Ne hazindir ki, Özal devlet başkanı olarak vefat etmiş olduğu halde, ezilen kesimler kahrından öldü, fakat devlet töreninde bazı Orta Asya ve sair birkaç yabancı devlet temsilcisi dışında, emperyalist ana devletlerin devlet başkanları yoktu. Zira, iş bitmişti!
AKP’nin özellikle son dönemde ortaya çıkan tüm usulsüzlükleri ve pervasızlığı giderek yükselen oy oranına ve son seçimdeki oylarla kazandığı güvenle ilgilidir. Bu güvenle iktidarda bulunan bir siyasi parti siyasi istikrar perdelemesi altında her şey yapabilir. Ancak bir şey yapamazdı; o da emperyalizm doğrultusunda yeni bir anayasa. Emperyalizmin anayasasını hiç bir parti tek başına yapamaz. Yeni dönemde gözüken koalisyon ülkenin hayrınadır.
Yeni anayasa, kapitalizmin izin verdiği derecede burjuva demokrasisi anayasası da olsa, ancak koalisyon koşullarında yapılabilir. Görece demokratik bir burjuva anayasası için olduğu kadar, görece demokratik bir sistem kurulabilmesi için tek ve hakim parti sisteminden ve lider hastalığından kurtulmamız gerekmektedir. Olağan durumlarda liderin olduğu yerde basiretli insan da yoktur, demokrasi de yoktur. Diktatör yönetiminde kendisini lider ilan etmiş bir meczup varsa, lider addettiklerine histeri derecesinde tapma hastalığına tutulmuş koyunlar da vardır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...