08 Mayıs 2015 01:00

'Taksim yassak' tebliği

'Taksim yassak' tebliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşbakanının devletinin, polis gücü aracılığı ile işçi ve emekçilere “Taksim Yassak” 1 Mayıs tebliği bizleri şaşırtmadı. Yayımlanan paylaşılan fotoğrafların tarihlerini kapatın 2008 veya 2015 yılına ait olduklarını ayırt edemezsiniz. Bir dejavu hali yani. Beşiktaş’ta 1 Mayıs’ı izlerken 2008 veya 2009 1 Mayısı’nda olduğum hissine kapıldım. Eve döndüğümde AKP’nin izinli 1 Mayıs’ı olan 2012 öncesi yazdığım yazıyı yeniden okudum. Aşağıda dokunmadan, yeniden yayımlıyorum. Güncel birkaç tarih ve yeni gelişmeleri eklesem (ki siz düzeltin) 2015  1 Mayıs yazısı olabileceğini gördüm. Kıssadan hisse “Her yer 1 Mayıs demeden (yapmadan), her yer Taksim” diyemeyeceğiz.
 
EMEĞİN 1 MAYIS’A YANSIMASI*
“Daha üç yıl öncesine kadar 1 Mayıs dendiğinde tartışmalar aylar öncesinden başlardı. Hedef Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamak olurdu ve her defasında devlet ‘izin vermiyoruz’ derdi. 2007, 2008 ve 2009 bu şekilde geçti. (Daha önceki yılları saymıyorum) “Orantılı güç, makul sayı” gibi cümleler o dönemleri anlatır. Üretim alanlarındaki (fabrikalar, plazalar, tarlalar kısaca emeğin akıtıldığı her yer) direnişler, mücadeleler, örgütlenmeler 1 Mayıs’ı, Mayıs yapan içeriktir.  1 Mayıs’ın mitingle kutlanması bu içeriğin biçime yansımasıdır. Ancak bu iki durum birbirini tamamladığında ortaya hiç bir gücün engelleyemeyeceği  gerçek çıkar.  İşçi sınıfı icazetsiz, makul sayısız ve nerede isterse orada kutlayacağı bir, 1 Mayıs mitingi yapar. Taksim’in son yıllarda miting alanı olmasından herkes kendisince pay çıkarmakta. DİSK’in ve bazı örgütlerle partilerin mücadelesi sonucu Taksim’in 1 Mayıs alanına çevrildiği söyleniyor. Mesele Taksim’e çıkmaksa; 1980’den bu yana her 1 Mayıs’ta “Yaşasın 1 Mayıs” pankartlarıyla eylem yapan üç kişi de olsa yüz kişi de olsa dayak yiyip gözaltına alınan örgütler zaten Taksim’e çıkıyorlardı. Buna karşılık başta Emek Partisi ve bazı emek örgütleri gerçekte Taksim’in “1 Mayıs alanı” olabilmesi için üretim alanlarında verilen mücadelelerin yani işin içeriğinde gelişmeler sağlamak gerektiğini ve bu süreçte Taksim ısrarcılığından vazgeçilip nerede bir işçi varsa kutlamaların orada yapılması taktiğinin izlenmesi gerektiğini söylüyorlardı. Sonuçta herkes kendine bir pay çıkardı ve kendi gerçekliğinde haklı olduğunu söylediği bir noktaya gelindi. Koca bir yıl yan gel yat. 1 Mayıs geldiğinde Taksim olmazsa 1 Mayıs olmaz de, 1 Mayıs üzerinden işçi sınıfının örgütlenmesini yapıyormuş gibi görün. Şimdi sormak lazım; bu yılla birlikte 3. yılımızı Taksim’de kutlayacağız. Büyük olasılıkla da son Taksim kutlaması olacak. Çünkü AKP haziranda kazmayı Taksim’e vuracakmış. Yani kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde Taksim tarih olacak. Şimdi sormak lazım yine; Taksim’i emekçiler 1 Mayıs alanına çevirselerdi, böyle bir proje uygulamaya sokulabilir miydi? İktidar ‘Ben devletim istediğimde verir istediğimde alırım’ diyor. Yalnızca Taksim mi? İşçi hakları, 4+4+4 , sağlık, çevre ve doğa, 2B yasası, sendikalar yasası ... Saymakla bitmeyen gasplar. Evet bu 1 Mayıs Taksim’deyiz. Yarın? Evet baylar bayanlar görev başına.. Üretim alanları sendikacıları, devrimcileri bekliyor.

TOPLUM MÜHENDİSLERİ ÇALIŞIYOR(!)
Devletin bilcümle örgütleri hatta işveren sendikaları bile 1 Mayıs’ı kutluyor. Bir işçi ve bir patron sendikası ortak eğitim yapıyor. Sağımız, solumuz ‘sosyal diyalog’ girişimleriyle gelişiyor. işçi sınıfı mücadelesi burjuvazinin ideolojik aygıtı gibi büyük işçi sendikaları uluslararası toplantılara katılıp,  sosyal diyaloğun tarafları olduklarını açıklıyor. Başta CIA olmak üzere uluslararası büyük sermaye ‘sosyal diyalog’ olsun huzur dolsun diye paracıklarını ‘fon’ olarak bilabedel dağıtıyorlarmış. (Burada Ümit Kıvanç’ın ‘16 Ton’ filmini tavsiye ederim.) ... Son olarak sendikaların arası 1 Mayıs nedeniyle açıldı. Kürt sorunu ve hak talepleri ‘siyasi’ imiş diyerek ayrı kutlamaya giden Türk-İş bölücülük yapmış. Yine sendikalara göre sanatçılar emekçilerle ilgilenmiyormuş, sanatçılara göre sendikalar sanatçılarla ilgilenmiyorlarmış. ( Bu konu önemli ileride bu konu etrafında görüşürüz) Biz de HES’lere karşıyız diyen büyük sermayenin bazı kesimleri yine bazı STK’lerle iş ve eylem birliği yaparak para sorunlarını çözüyorlarmış. Böyle sosyal sorumluluk projeleriyle gözlerimizi yaşartırlarken ardından HES yerine turizm ve treking ticareti ya da bu canım suları şişeleyerek uzaktaki vatandaşların da yararlanmalarını sağlayalım(!) diyerek mücadele ediyorlarmış. Anlayacağınız sistemin toplum mühendisleri her alanda çalışmalarını sürdürüyor.  

NİCE 1 MAYISLARA...
Olayları okurken ardındaki gerçekleri görmeye çalışalım. Genel olarak sanat, özelde ise fotoğraf bu görünürlüğü  aktarmakta önemli bir araçtır. Fotoğrafı hak hukuk ve adalet süzgecinden geçirip, mücadelenin ihtiyaç duyduğu estetikle birleştirip, bugünün kötülüklerini deşifre etmekteki olanağını yarınlara taşıyalım. Fotoğraflarınıza İş, Ekmek, Özgürlük ve Barış taleplerinin cıvıltıları, coşkusu ve mücadelesi yansısın...”

(*) Nisan 2012-Evrensel gazetesi

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...