05 Mayıs 2015 00:45

Din istismarcılığı bunların son sığınağıdır!

Din istismarcılığı bunların son sığınağıdır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ağızlarından “dua”yı, “Kur’an”ı, “hadis”i, “ahlak”ı eksik etmeyen koca koca  adamlar, halkın gözünün içine baka baka yalan söylemekten çekinmiyor.
Öyle görünüyor ki AKP propagandası literatüründen “Yalan söylemek sadece ahlaksızlık değil günahtır da” ilkesini çıkarmışlar. Ekonomik verileri çarpıtırken, demokrasiyle, özgürlüklerle ilgili konuşurken, iç ve dış politika değerlendirmeleri yaparken… Cumhurbaşkanı ve Başbakandan başlayarak AKP önde gelenleri, her konuda yalana sarılıyor. Son dönemde ise en çok da dinle, inançla, halkın kutsal bildiği değerlerle ilgili konularda yalan söylüyorlar, çarpıtmalar yapıyorlar. Özellikle de Selahattin Demirtaş ne söylerse onu etrafında gündem oluşturuyor, onun söylediklerinin ne kadar geleneksel olana, dine, inanca aykırı olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Öyle ki yalanı biri başlatıyor, öteki onun bıraktığı yerden alıp yeniden yeniden tekrarlarken yalana yeni katkılar yapıyor. “Mekke, Kudüs, Taksim” tartışmasında bunu gördük. Yok, “Demirtaş Taksim’le Kabe’yi eş tutmuş”, yok “Kudüs’ü  Yahudilere vermiş!”, yok “PKK Zerdüst”müş, “Kamplarda Zerdüştlük eğitimi yapılıyor”muş! ...gibi abuk subuk iddialarla AKP propagandası kendi açmazlarının üstünü örtmeye çalışıyor.
AKP sözcülerinin aczini, Cumhurbaşkanının sıkıntısının telaşa ve bir o duvar bir bu duvara çarpmasını Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “görmüş” olmalı ki; kaleye kendisi geçti. Din-Diyanet tartışması yapanları, özellikle “Diyanet kaldırılsın”, “Din dersleri zorunlu ders olmaktan çıkarılsın” diyen HDP’yi hedefe koyan Görmez siyasete böylece girmiş görünüyor. Görmez diyor ki; “Bu tartışmaları yapanlar din diyanet ne, namaz ne dua ne, ayet, hadis ne,…bilmiyor, bilmeden tartışıyor” diyerek tartışmayı tümden çarpıtıyor; tam da AKP’nin HDP’yi “dinisizlik”le, “Zerdüştlük”le  suçlayan  propagandasına destek veriyor. Oysa; Diyanet ve din dersleriyle ilgili talepler, dinle ilgili değil dinin siyasileştirilmesi ve devletin emrine verilmesiyle ilgilidir. Ve söylenenler, Türkiye’nin laik bir devlet olması için yapılması zorunlu olanlardır. Çünkü az çok laik bir devlette ne böyle diyanet işleri başkanlığı ne de “zorunlu din dersleri” olur!  Dolayısıyla bu  “Diyaneti ve zorunlu din derslerinin kaldırılması”nı tartışmak için “din alimi” ya da milyonluk Mercedeslere binen, devletin maaşlı “uleması” olmaya gerek yok!
Burada elbette şu soru akla gelir: “7 Haziran seçimine giderken din istismarcılığının böyle ayyuka çıkarılmasının anlamı nedir?”
Öyle ya AKP bundan önceki seçimlerde de din istismarcılığı yapıyordu; hatta cumhurbaşkanlığı seçimi ile bunu biraz daha ileriye taşımıştı. Ama genel seçime doğru gittiğimiz şu günlerde Cumhurbaşkanı ve AKP propagandası, ekonomiden, demokratikleşmeye; özgürlüklere dair tüm vaatleri geriye çekip karşıtlarını “din-inanç sorunları” üstünden eleştirerek sindirmeye yöneldi.
Çünkü, AKP 2011’den sonraki devri iktidarında, ne halka ne kendini iktidara getiren güçlere verecek, söyleyecek yeni bir şeyi kalmayan bir parti durumuna gelmiştir. Onun için de AKP kendisine değil “Cumhurbaşkanını başkan yapmak” için oy isterken propagandasını da milliyetçi ve dinci bir muhtevaya büründürmeye yönelmiştir. Muhalefete yönelik eleştirisi de “Muhalefetin vaatlerinin kaynağının olmadığı” ve “en İslamcı partinin kendisi olduğu” üstüne kurulmuştur.
Oysa önceki seçimlerde AKP, muhalefeti “hiçbir programı ve projesi olmamakla” suçlarken kendisini 2023 vizyonuna sahip, ülkeyi ekonomik, siyasi hedefleri olan “reformcu”, “yenilikçi”  bir parti olarak sunuyordu.
“Din istismarcılığı”, elbette AKP’nin geldiği kültürün en önemli silahı olarak kullanılagelmiştir. DP, AP, ANAP. MSP-RP-AKP çizgisi, halkı avlamakta hep din istismarcılığını en önemli koz olarak kullanmıştır. Ancak AKP Hükümeti, bugün Müslüman Kardeşlerin gayriresmi merkezi olarak hareket etmeye varan bir din istismarcılığı ile geleneğindeki bütün partileri geride bırakmıştır. Hatta, 2011 seçimi öncesindeki AKP’yi de çok geride bırakan bir yola girmiştir.
Elbette ilerici demokrat güçler için “dini, din olarak tartışma”nın, “dini değeri tartışmaya açmanın”  hiçbir anlamı yoktur. Ancak laisizm ve devletin din alanından çekilmesinde ısrar etmekten ve devletin dini referanslara göre örgütlenmesi ve yönetilmesi karşısında da geri adım atılamaz.
AKP bugün, bütün çöküşe giden iktidarlar ve partiler gibi son dayanak olarak dine, din istismarcılığına sarılmaktadır. Elbette bu oyuna gelmemeliyiz. AKP ve Hükümetin marifetlerini teşhir ederek, onun halk indinde ipliğini pazara çıkarmaya devam etmeliyiz..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...