05 Mayıs 2015 00:42

Kıbrıs'ta 1 Mayıs

Kıbrıs'ta 1 Mayıs

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kıbrıs Lefkoşa’daki ara bölgede hem Rum hem de Türk işçilerinin beraber katıldığı 1 Mayıs gösterilerinden bir kare gözüme takıldı Cumhuriyet gazetesinde: kameraya gülümseyen bir kadın elinde “Her Mahalleye Beleş Kreş” yazan mor bir döviz taşıyordu (03.05.2015). Fotoğraftaki gülümsemeye gülümsemeyle cevap verirken, Türkiye’de yaygın olarak Kıbrıslıları “bedavacı” olmakla suçlayanların aynı fotoğrafa baktıklarında ön yargılarına yeni bir kanıt bulduklarını düşünecekleri aklıma geldi. Ne de olsa “Beleş Kreş” talebi sermayenin en korkulu rüyalarından biri! Kreş talebi gibi demokrasi ve barış talebi de işçinin yüzünün gülmesiyle ilerleyecek, işçi sınıfının mücadelesi adanın geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de belirleyici bir rol oynayacak.
Mülkiye’nin kıdemli Siyasi Tarih Hocası Prof. Melek Fırat Kıbrıs sorununun kökenine ilişkin yazdığı makalede Kıbrıs’taki siyasallaşmada 1941’de kurulan Kıbrıs Sendikal Komitesi (PTUC) ve Çalışan Halkın İlerici Partisinin (AKEL) önemine dikkat çeker. 1941’de Almanya’nın Girit’i işgali üzerine Kıbrıs’a ağırlık veren Britanya’nın adada başlattığı endüstrileşmeyle beraber sendikal hareket ve komünizm etkili hale gelmiş, buna karşı Osmanlıdan beri Rumları temsil eden Kilise Kıbrıs Ulusal Partisi (KEK) ve Kıbrıs İşçiler Konfederasyonu (SEK) adlarında milliyetçi bir parti ve sendika kurdurarak işçileri bölmeyi ve böylece Rumların tartışmasız lideri haline gelmeye çalışmıştır. Aynı dönemde Kıbrıs Türk toplumu içinde Necati Özkan’a karşı verdiği yarışını kazanan Fazıl Küçük siyasi liderliğini ilan etmiş, 1945’te de Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Kurumu kurulmuştu. Bu sözüm ona işçi birliğinin amacı  PTUC ve AKEL’in düzenlediği genel grevlere katılan Türkler üzerinde baskı kurmak ve onları toplumdan dışlamaktı. Melek’e göre “Gerek AKEL’in zaman zaman taktik amaçla programında enosise [Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi hedefi, SB] yer vermiş olması, gerekse Türk liderliğince örgütlenen Türk sendikaların AKEL ve PTUC üyesi Türkler üzerindeki baskıları ortak bir Kıbrıs sol hareketinin kurulmasını önledi, İngiliz yönetimine karşı mücadelede iki toplumu ortak bir paydada toplayabilecek tek hareket de böylece olanaksızlaştı” (Türk Dış Politikası, Der: Baskın Oran, İletişim, 2001, ss. 595-596).
Bu kör çıkmazın ilk kurbanları halkların dostluğunu ve demokrasiyi savunan sosyalistler oldu. 25 Mart 1962’de Lefkoşa’daki Ömeriye ve Bayraktar camilerine konulan bombalarla ilgili bir haber üzerindeyken 24 Nisan’da Cumhuriyet Gazetesi Çalışanları Ayhan Mustafa Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan bir suikastta öldürüldüler. Suikastten önce Cumhuriyet bomba olaylarının iç yüzünü açıklayacağını iddia etmişti. Prof. Fırat olay soruşturması sonucunda bombalama eyleminin Türk Mukavemet Teşkilatı tarafından yapıldığının ortaya çıktığını belirtir (Melek Fırat, 1960-71 Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Siyasal Kitabevi, 1997, ss. 118-120; s.179, dipnot 72). Hikmet ve Gürkan’dan sonra barışa başka bir darbe iki gazetecinin yakın arkadaşı olan AKEL Merkez Komite Üyesi Derviş Ali Kavazoğlu’nun 1965’te öldürülmesiyle gelir. Kavazoğlu üzerine bir kitap yazan yoldaşı ve ev arkadaşı Hıristakis Vanezos AKEL’in enosis politikasının Türk devrimciyi nasıl bir çaresizliğe sürüklediğini aktarır: “İşçi sınıfının büyük partisi AKEL’e mensup olduğum için gurur duyuyorum ama bir Kıbrıslı Türk olarak kendimi zaman zaman yoğun bir siyasi baskı altında hissediyorum. Yaptığım işlere siyasi destek verilmiyor” (Niyazi Kızılyürek, Derviş Ali Kavazoğlu, AKEL ve Enosis, Yeni Düzen, 28 Nisan 2008). Niyazi Kızılyürek, 27 Ocak 1990’da AKEL’in bir kararla 1964-67 arasında izlediği enosis politikası için özeleştiri verdiğini belirtiyor: “Enosis sloganının yeniden canlanması, Emperyalizmin iki toplumda da hüküm süren şovenizmi kullanarak iki toplumu silahlı çatışma içine sürüklemeyi başardığı bir dönemde gerçekleşti. Enosis tezi sadece ortak bir antiemperyalist cephenin oluşmasını engellemiyor, aynı zamanda, Kıbrıslı Türklerin kitleler halinde şovenist liderliklerinin etkisi altına girmelerine yardımcı oluyordu... Partinin o tarihte Self-determinasyon/Enosis politikasına dönüşü konusunda sorumluluk, kolektif olarak iç ve dış gelişmeleri doğru değerlendirmeyen bütün parti yönetimine aittir.”
Barış için tek umut halkların dostluğunu, işçilerin birliğini savunanlardadır. Lefkoşe’deki ortak 1 Mayıs kutlamaları bu umudu yeşertmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...