'400 vekil'den 'azınlık hükümeti'ne
Fotoğraf: Envato
7 Haziran seçiminin en çok konuşulan sloganlarından birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, sağ elinin dört parmağını havaya kaldırarak öne sürülen “400 vekil istiyorum” sloganıydı.
Gerçi Erdoğan bu 400 vekili hangi parti için istediğini söylemiyor; “Ben her partiye aynı uzaklıktayım” diyerek yalana başvuruyorsa da apaçık ki, o bu seçimde 400 milletvekilini AKP için istiyordu. Davutoğlu da Erdoğan’ın gazıyla coşup, o itici hamasi söylemiyle “Bu millet bize 400 vekil de 500 vekil de verir!” diyerek kürsüleri yumruklamaktan pek hoşlanıyordu!
Ama seçime doğru ilerledikçe Erdoğan'ın, “400 vekil istiyorum” diyen sesi düşmeye başladı. “Başkanlık sistemini getirmek için bize 335 vekil de yeter!” demeye çekildi; Davutoğlu da “400 vekili” telaffuz etmemek için lafı dolandırır hale geldi!
Nihayet son günlerde yaptırdıkları anketlerde gerçeği bir ucundan görmüş olmalılar ki, “koalisyon”dan söz etmeye başladılar. Başbakan Davutoğlu; seçim meydanlarında “CHP ve HDP’nin seçim sonrasında koalisyon kuracaklarını” iddia ederek, CHP ve HDP’yi onlara oy verecek seçmene şikayet etmeye başladı. Böylece Davutoğlu, 7 Haziran seçiminde AKP’nin Hükümeti tek başına kurabilecek kadar milletvekili (275 milletvekili) kazanamayacağını itiraf etti.
AKP Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Binali Yıldırım ise Davutoğlu’dan bir adım daha ileri gitti. 7 Haziran seçimi sonrasında bir “koalisyon hükümeti” beklemediğini söyleyen Yıldırım, böyle bir durumda AKP’nin “azınlık hükümeti” kuracağını ve “Bir yıl içinde erken seçime gidileceğini” öne sürdü.
Böylece anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanının 400 milletvekili talebini 335’e çekmesinden sonra AKP önde gelenleri artık “koalisyon” ve “azınlık hükümeti” seçeneklerini, 13 yıldan beri ilk kez, zımnen de olsa tartışmaya başlamışlardır. Onun içindir ki, dün TOBB Genel Kurulunda konuşan Başbakan Davutoğlu, TOBB üyelerini “koalisyon hükümetleri”nin patronlar için felaket olacağı üstünden tehdit ederken, “istikrarın”, yani AKP’nin tek başına iktidarının önemine dikkat çekerek, “koalisyon ihtimali”ni bir kez daha kabul etti.
Cumhurbaşkanı, Hükümet ve AKP yöneticilerini kabusa sürükleyen, Mecliste azınlığa düşebileceklerini konuşmaya zorlayan, elbette ki; HDP’nin barajı aşacağı, hatta AKP’yi 275 vekilin altına düşürecek sayıda vekil kazanabileceği konusunda anketlerin verileridir. Son günlerde yaptırdıkları anketlerden edindikleri veriler üstünden gelişmektedir.
Nitekim seçim sathı mailine girileli AKP sözcüleri ve Cumhurbaşkanı, CHP ve MHP’ye eleştirilerini “protokol icabı eleştirilere” indirirken, HDP’yi ve onun Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hedefe koyan bir linç kampanyası sürdürmektedir. Bu kampanyanın stratejik hedefi ise HDP’yi barajın altında bırakmaktır!
AKP’nin, bu stratejisini gerçekleştirmek için ezberinin güçlü olduğu iki alandan yürüyeceği anlaşılmaktadır: 1- HDP’nin gerçek laiklik talebinin olmazsa olmazı olan “Diyanetin kaldırılması”, “Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması”, “Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi” gibi vaatleri üstünden din istismarcılığı yapmak, HDP’nin “din düşmanı” bir parti olduğu algısını yaratmak. 2- Bölgede, emniyet ve askerlerle, batı illerinde kontra odaklarla provokasyonlar yaratıp, HDP’nin demokratik yöntemlerle değil silah zoruyla oy almaya çalışan bir parti olduğu kara propagandasına hız vermek. Diyadin’deki provokasyonda olduğu gibi birçok batı ilinde de HDP binalarına ve seçim stantlarına yönelik sistematik saldırılarda bunu gördük, görüyoruz!
Nitekim son günlerde Selahattin Demirtaş’ın laiklik ve 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının önemine dikkat çektiği sözleri üstünden yürütülen Mekke, Kudüs, Selahattin Eyyubi hamaseti, din istismarcılığının, çarpıtmanın, yalanın, kara propagandanın tipik örneği olarak ortaya çıkmıştır.
Dün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP lehine yürüttüğü seçim kampanyasını bölgeye taşıyarak bölgedeki gerilimleri artıracak bir adım atmıştır.
İddiasını “400 vekil”den “azınlık hükümeti”ne çekmek zorunda kalan AKP’nin bu “düşüşü” hazmetmesi çok zordur ve seyretmeyecektir! Ne var ki AKP’nin ayakta kalabilmesi, kendi seçmenini motive edebilmesi için elinde provokasyon, gerilimleri artırarak halkları, çeşitli kesimleri birbirine kışkırtmaktan başka bir araç da kalmamıştır.
Seçim süreci ilerledikçe bu daha açık görülecek!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00