Nâzım Hikmet, 'Tanya' ve sansür
Fotoğraf: Envato
Nâzım Hikmet’in “Tanya” şiirini Google aracılığı ile ararken bir şiir sitesinde şu manalı(!) uyarı ile karşılaştım.
“(c) Bu şiirin telif hakları Yapı Kredi Yayıncılık AŞ’ye aittir. Yapı Kredi Yayıncılık, Nâzım Hikmet Ran şiirlerinin internette yayınlanmasına izin vermediğinden, şiirin tam metnine yer veremiyoruz. Şirket Nâzım Hikmet Ran şiirlerinin telif haklarını satın alarak veya anlaşma yoluyla bu şairimizin şiirlerini temsil etme hakkı elde etmiştir. Yapı Kredi Yayıncılık AŞ, Nâzım Hikmet Ran şiirlerinin nerede ve nasıl yayımlanacağına karar verme hakkına yasal olarak sahiptir.”
Şimdi; “Ne var bunda” sanatçının hakları korunuyor. Yasalar, telif hakları vs. diyebilirsiniz. Aslında mevzu sanatın ticarileştirilmesi (Ki hep ticari olmuştur çünkü üretim ilişkileri değişmemiştir). Bu tavrın altında yatan, hakim iktidarın/sınıfın muhalif olan sanatçı veya sanat eserini ehlileştirip, ne kadar demokrat olduğunu göstermektir. Bunu sansür, otosansür, baskı, telif hakları ve miras hukuku olarak yasalaştırmaktadırlar.
Geçen haftaki “Sosyalist Sanatçı ve Mirası” başlıklı yazımın devamı sayılabilecek bu yazımla Nâzım Hikmetin ‘Tanya’ destanı/şiirini ele almak istedim. Mevcut piyasadaki kitap ve sosyal medyada bulunan bu şiirin sansürlü olduğunu öğrenince, konuyu biraz araştırma ihtiyacı duydum. Okuduğum ‘Tanya’ şiirlerinde ‘komünist’ sözcüğü geçmiyordu. Fotoğrafçı, şair dostum Mehmet Özer’in uyarısıyla, orijinal olmayan şiirin yaygın kullanımda olduğunu öğrendim. Sağ olsun orijinalini yolladı da arşivime aldım. Galata Gazete’den İsmail Cem Özkan bu konuda epey aydınlattı. Ona da teşekkür ederim.
Bir banka Nâzım’ın tüm telif haklarını almış, halka sanatçının eserlerinin ulaşmasını sağlamaya çalışmış(!). İşi para ile para kazanmak olan bir şirket, sanatı neden bu kadar çok seviyor? Gerçi cevabını biliyorsunuz. Sonra güzel güzel kapaklı kağıtlara basarak satıyor. Serbest piyasa isteyen bastırır parayı alır/okur. Ama ironiktir ki; “Burjuvaziyi yıkıp sosyalist bir sistemin kurulması içeriğine sahip şiirleri, tam da yıkılmasını istediği kurumlar tarafından ‘sanat’ adına basıp dağıtıyorlar. (İstedikleri zamanda basmama hakları var tabii ki) Bu hizmetlerin karşılığı ufak/tefek(!) düzeltme ihtiyaçları oluyor mesela ‘komünist’ kelimesi gibi.
Şimdi yayımlanan sansürlü şiirinden aktarayım;
“-ı- …
Moskova’dandı.
Gençti, partizandı.
Sevdi, anladı, inandı
ve geçti harekete.
-ıı- .…
Tanya,
senin memleketini sevdiğin kadar
ben de seviyorum memleketimi,
Seni astılar memleketini sevdiğin için,
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim.
Ama ben yaşıyorum,
ama sen öldün….”
Bulgarca baskıdan orijinalinden bakalım;
“-ı-…
Moskova’dandı.
Genç komünistti, partizandı.
Sevdi, anladı, inandı
ve geçti harekete.
İpin ucunda ince uzun boynundan sallanan çocuk
bütün azametiyle insandı.
…
-ıı- …
Tanya,
senin memleketini sevdiğin kadar
ben de seviyorum memleketimi.
Sen komsomolkaydın, genç komünisttin,
ben 42 yaşında ihtiyar komünist,
sen Rus, ben Türk,
ama ikimiz de komünistiz.
Seni astılar memleketini sevdiğin için,
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim.
Ama ben yaşıyorum,
ama sen öldün…”
İsmail Cem Özkan’dan aldığım bilgiler ışığında şu notları da düşmem gerekiyor.
Nâzım Hikmet’in yasal variscisi, Fransa’da yaşayan Memet Andaç Borzecki. 1977’de babalık davası açtı ve kazandı. Mehmet Andaç Borzecki, 1951’de Münevver Andaç’tan dünyaya geldi. Borzecki medyanın gündemine daha önce Nâzım’ın mezarının Türkiye’ye taşınması için uğraşan kişilere söylediği ve şairi suçladığı iddia edilen şu sözlerle gelmişti:
“Babam, ruble karşılığında şiir yazan bir adamdı. Hasta annemi ve henüz 3 yaşında olan beni terk ederek yüzüstü bırakan ve başka kadınlara gitmiş bir adam için kılımı kıpırdatmam.”
Nâzım Hikmet’in evlilik dışı oğlu olan Memet Andaç Borzecki, ünlü şairin kardeşleri Fatma Melda ve Mustafa Metin Yasavul’a 1977 yılında İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde babalık davası açmıştı. Mahkeme, 1978’de davayı açan Memet Andaç Borzecki’nin Nâzım Hikmet’in oğlu olduğuna hükmetmişti. Fransa’da yaşayan Borzecki aynı zamanda Memet Nâzım adıyla da tanınıyor. Nâzım Hikmet’in eserlerinin Türkiye’deki baskı ve yayın hakkı Yapı Kredi Yayınlarında (YKY) bulunuyor. Şarkı, beste gibi komşu hakların takibi için aracılık yapan YKY bunları Nâzım Hikmet’in telif haklarının sahibi olan Mehmet Andaç Borzecki’ye bildiriyor. Nâzım Hikmet’in tek mirasçısı olan Borzecki’nin yurt dışındaki yayınları takip etmesi için ayrı bir ajansı varmış.
Türkiye’deki tüm yayın haklarını takip eden kişi Gündüz Vassaf. Nâzım’ın üvey oğlu (Ki genelde mirasçısı diye sandığımız edebiyatçı/şair, adam yayınlarının sahibi) Memet Fuat’tır. Nâzım Hikmet uzmanı. Zamanında Nâzım’ın şiirlerini temiz ve duru bir dille yayımlamış. Türkiye’nin o zamanki koşullarına uygun hale getirmek için şiirlere oto sansür uygulamış.
Bu mevzuu böyle uzar gider…
- Çöp konteynerlerini hazır tutalım… 05 Nisan 2024 04:30
- Bir sabahın üç kapısı var göğe 29 Mart 2024 04:15
- Türkiye vatandaşlığına kabul edilmeyen fotoğrafçı Othmar Pferschy’nin dramı 01 Mart 2024 04:20
- Emirgan Sanat Evinden kültür merkezlerine… 16 Şubat 2024 04:20
- ‘Adalet-sizlik’ 02 Şubat 2024 04:13
- ‘Öyle bir yere geldik ki… hiçbir sokağın adı yok’ 19 Ocak 2024 04:11
- Yeni yıla başladık 12 Ocak 2024 04:36
- Ruh ve beden üzerine … 22 Aralık 2023 04:12
- Hatırla... 01 Aralık 2023 04:13
- Sözlerin izlerinden cennetin güzelliklerine… 24 Kasım 2023 04:10
- Ölümsüz bir çocuk: Hanzala! 03 Kasım 2023 04:00
- Hangi demokrasi, nasıl bir cumhuriyet? 27 Ekim 2023 04:00