27 Nisan 2015 01:00

Büyüklere asılsız, çocuklara zehirli masallar

Büyüklere asılsız, çocuklara zehirli masallar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Faiz, IMF, nükleer, tarih şuuru...
Bu başlıklara dair geçen hafta hem küçükler hem de büyükler çok şey dinlemek zorunda kaldı.
Hükümet yetkilerinden dinlediğimiz o şeyler karşısında ‘hele orda bir dur’ dememek imkansız! Zira anlatılanlar büyükleri kandırmaya, çocukları ise karanlık bir geleceğe mahkum etmeye namzet.
23 Nisan’dan başlayalım. Başbakanlık koltuğuna oturan 4’üncü sınıf öğrencisine basın muhalefetin seçim vaatlerini sordu.  
O da ne? Çocuğun yanı başında oturan Başbakan Davutoğlu çocuğun kulağına sufle verdi: Bol keseden.
Çocuk adına Başbakan’ın cevap vermesi... Çocuk bayramının Başbakan tarafından istismar edilmesi... Ve daha olaya dair pek çok skandal eleştirildi. Onun için biz olayın sosyoekonomik boyutuna bakalım.  

BU ÜLKENİN ÇOCUKLARI NE HALDE?

Türkiye’de yaşları 0-15 yaş arasında değişen çocukların yarısı şiddetli maddi yoksunluk içinde. Bu ülkenin çocuklarının yarısı 10 milyon ediyor. Ve Avrupa Birliği standartlarına göre
bu çocuklar feci yoksun.
Şiddetli maddi yoksunluk!
Et, tavuk, balık gibi protein içeren gıdalarla beslenememek demek.
Isınma ihtiyacının yeterince karşılanamayan evde büyümek demek.
Tatil yapamamak demek.
Her 5 çocuktan 4’ü tatil yapamıyor. Çocukların yarısı haftada en az 3 gün et, tavuk, balık gibi protein içeren gıdalarla beslenemiyor.  
Şiddetli çocuk yoksunluğunun en yaygın olduğu Güney Doğu Anadolu bölgesinde durum çok vahim. Her dört çocuktan üçü şiddetli maddi yoksunluk içerisinde.
Avrupa ülkeleri arasında çocukları en kötü yaşayan ülke Türkiye.
Bol keseden topluma ‘doğurun’ vaazı verenler 23 Nisan’da çocuklara ‘para yok’ durumu kabullenin öğüdü veriyor.   
Çocukların durumunu iyileştirmeyi tartışmak yerine...
‘Muhalefet çocuklar için daha çok proje üretmeli’ demek yerine...
Koltuğu emanet ettiğiniz çocuğa, muhalefetin çocukları da, yoksulları da içeren seçim vaatlerine ‘bol keseden’ dedirtmek! Çocukları ‘yoksun’ bırakan iktidarın başbakanında bile şık durmuyor.

JAPON ÇOCUKLARIN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKIN!

Sokaklardaki reklam panolarında yer alan, “Güçlü Türkiye’nin yeni enerjisi Akkuyu Nükleer” sloganına...
İktidarın büyükleri reklamlarla nükleere ikna etme çabalarına... İtiraz ediyorduk ki 23 Nisan’da Başbakan koltuğuna oturan Pelin’e şu sözler söyletilmesin mi: Ruslar ilk nükleer santralini açtığında yıl 1954’tü.
Akkuyu’ya yapılacak nükleer santralin müjdelendiği reklamda dahi çocuk görselini kullanan
bir anlayıştan ancak bu beklenirdi.
Lakin böyle deyip geçemiyoruz işte.
Aklımıza Ukrayna’da Çernobil’den, Japonya’da Fukuşima’daki nükleer santral kazasından etkilenmiş çocuklar geliyor aklımıza.
Siz nükleer santrali meşrulaştırmak için bisiklete binen, gülümseyen çocukları kullanırken biliyor musunuz...
Fukuşima’ya 55 kilometre uzaklıktaki Koriyama’da çocukların üç yıldır sokakta oynamaktan çekindiğini. Kaza sonrası çocukların dışarıda oyun oynama sürelerinin radyasyon tehlikesi nedeniyle kısıtlandığını...  
Japon çocuklarının gözünün içine bakın! Sonrasında hala koltuğa oturttuğunuz çocuğu istismar edebiliyorsanız... Nükleer santral reklamlarda çocukların kullanılmasından rahatsızlık duymuyorsanız...
Çocukların geleceği size nasıl emanet edilebilir ki?


YERSEN FAİZ VE IMF KARŞITLIĞI

Bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan yine faize ve IMF’ye çatmaya başladı. Tam bir büyüklere masallar tadında! Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi dünyada paranın bol olduğu dönemde yüksek faiz verdi. Erdoğan ve AKP ekonominin büyümesine katkısı var diye hiç ses etmedi. Hatta AKP hükümetleri Merkez Bankası’nın bu yüksek faiz politikasını destekledi.
Paranın bol olduğu dönemlerde Merkezin borç alma faizi yüzde 10,75 ile yüzde 14 arasında tutuldu.
Erdoğan da, “dikilsin AVM’ler, yapılsın lüks konutlar, döşensin duble yollar” diyerek faiz lobisini besledikçe besliyordu.
IMF karşıtlığı da bir o kadar sahte. Türkiye’nin kısa vadeli dış borçları bile 130 milyarı aşmış durumda. Borç almış başını gitmişken IMF’ye muhtaç olmama masalı anlatmak.
Laf-ı güzaf!


TARİHİ ŞUUR MU DEDİNİZ!

23 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’da sarayında, Çocuk Bayramı dolayısıyla çocukları ağırladı.  
Davetli çocukların arasında Çanakkale’ye gitmemiş olanın var olup olmadığını merak etti. 11 çocuğun gitmediğini öğrenince adeta köpürdü: “11 çocuk gitmemiş.
Böyle şey olur mu? Onların okullarına bakmak lazım. Çanakkale’yi görmeden olmaz. Orayı yerinde görmek size tarih şuuru verecektir.”
Acaba nasıl tarih şuurundan bahsetti Erdoğan?
AKP iktidarı uzunca zamandan beri ‘yeni resmi tarih tezi’ yazmakla meşgul.
Tabi tarihi güncel meselelere uyarlayarak yazıyorlar.
Elbet de tarih tarihsel gerçeklerle değil, güncel politik ihtiyaçlara cevap verebilecek bir biçimde ideolojik bir içerikte yazıyorlar.
Böylesi tarih yazıcıları acaba çocuklarda nasıl bir tarihi şuur istiyorlar?
Ermeni meselesinde...
Kürt meselesinde...
Geçmişe dair sorunlu pek çok alanda...
‘Yeni resmi tarihçiler’ nasıl bir bilinç şekillensin istiyor.
Taktikleri açık; Günahları Kemalizme yıkıp sıyrıl, kendine göre de sevap yaz! Yazdığın o yeni resmi tarih, yeni otoriter düzen inşasının temeli olsun. Şuurlar başkanlığa itaatkar biçimlensin.
Geçmişle iktidarın işine gelecek şekilde yüzleşme, yüzleşme değil geleceği karanlık inşa etmektir.
Çekin ellerinizi çocukların üzerinden ve geleceklerinden!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...