26 Nisan 2015 00:55

Soykırım meselesi (1)

Soykırım meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Bu hafta her zaman yaptığım gibi lafı eveleyip geveleyerek ya da don lastiği misali çekip çekiştirip uzun uzadıya “girizgah” cümleleriyle başını şişirmeyeceğim; hatta, tam aksine asıl konuya, asıl “mesele”ye kapıdan değil bacadan dalacağım; korkma!

Endişelenme! Yine her zamanki gibi her şeye “maydanoz” türünden martaval okumayacağım; çünkü pabucumun teki zaten “öte taraf”ı çoktan boylamışken, geride kalan diğer teki de eski “yoldaş”ıyla buluşmak için hafiften hafife son hazırlıklarını tamamlamak için sabırsızlanırken, bundan böyle ne benim martaval okumaya yeterli “zaman”ım, ne de senin yanın sıra başkalarının da bunu dinlemeye ihtiyacı var!
Kısaca: Konumuz, Ermeni Soykırımı…

Kirvem, senin de zaten yıllardan beri sular seller misali ezbere bildiğin üzere, bu konu her sene baharın gelişiyle birlikte gerek ülkemizde, gerekse Ermenistan ve bittabi ki Ermenilerin yoğunlukla yaşadıkları “diaspora” da tıpkı “tabiat kuralları” mucibince tomurcuklanır, yaprak açar, sonbaharda yaprakları dökülür, kış uykusuna yattıktan sonra ertesi bahar yine kapımızı çalar…

Nitekim daha önce şu kadar devletin “soykırım” diyerek altına imza attıkları bu “mesele”, bu yıl Papa Hazretleri, dolayısıyla Vatikan tarafından da resmen soykırım damgasıyla mühürlenmesi; sorunun boyutunu nedense biraz daha genişletirken, diğer yandan da “Büyük Reis”in, yani Başkan Obama’nın biri  yerde, diğeri gökteki dudaklarının arasından dökülecek “ferman”a kulaklar iyice odaklandı!

Acaba ne diyecek?..

Ben özüm bu satırları karalayıp postaya vermek üzereyken, “Büyük Reis” in, hani mil pardon, hani affedersiniz, tıpkı kedinin fareyle oynadığı gibi hangi “kelime”yi telaffuz edeceğini onun davudi sesinden henüz duymadım, hatta bu konuda fikrim nedense alınmadı diye içerledim ama, ortada dönen, kapalı kapılar ardından sızan, sızdırılan haberlere bakılırsa; bu “ferman”, bu yıl da Ermenileri tümüyle “yas”a boğacak, buna mukabil Türkler de, sevinçlerinden zil takıp oynayacak!

Sonra?..

Sonra;  gelecek bahara, ağaçların yeniden tomurcuklar açacağı o vakte kadar aynı minvalde “Ömür biter yol bitmez” hikayesine kalındığı yerden devam edilecek…

Kirvem, aslında geçen yıl bu mesele tahtında “kelime oyunları” başlığıyla üç hafta ardı ardına yazdığım mektupları, hani günün birinde üzerinde hamsi ayıklayıp sonra da çöpe atarım diye bir yerlerde sakladınsa, bir yıl evvel oynanan bu “vodvil”in bu yıl da aynı sahnede, aynı “dekor” eşliğinde oynanacağından dem vurduğumu, dolayısıyla bu konuda ne denli yaman bir “müneccim” olduğumu teşhis edeceksin!
İşte o mektuplardan birinde özetle şunu demiştim:

“Politik mülahazalarla insanların duygularıyla alay edercesine, onların acılarını bir taraftan güya dillendirirken, öte taraftan da tipik bir tüccar yaklaşımıyla ‘kâr-zarar’ hesaplarına yatıp, kendi ülkelerinin ‘menfaat’lerini öncelikle gözetip, sonra da güya ‘adalet’ten yana tavır takınırken, bunu bir bakıma ‘kelime oyunları’na dökmek ‘siyaset’ icabıysa, ehh o zaman batsın böylesine rezilane siyaset!

Batsın! Çünkü kökünde, kökeninde, temel felsefesinde nalıncı keseri gibi hep kendinden yana yontan, kantarın topuzunu daima kedinden yana kollayan bu tür zihniyetlerden ne köy olur ne de kasaba!
Batsın! Çünkü böylesine ‘ikircik’li, böylesine ‘ikiyüzlü’ bir yaklaşımı, tarih boyunca benimseyip, bunu da alavere dalaverelerle insanlık alemine hak, hukuk adına pazarlayanlar, bana kalırsa öncelikle ‘insan’lık adına utanç duymalılar.”

Şimdi bugün bu saat keza özetin özetine gelirsek, diyeceğim o ki, Obama’nın dün veya yarın vereceği “fetva”dan ziyade, öncelikle bizim “Reis”lerin “ferman”larına kulak kabartıp onları dinlemek galiba en doğrusu!

Öyleyse, bunu da haftaya konuşalım Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...