25 Nisan 2015 01:00

23-24 Nisan acıları

23-24 Nisan acıları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

23 Nisan gününü, yılda bir gün “Çocuk Bayramı” olarak kutluyoruz. Genellikle öyle bilinir ki, bir bayram ya da bir şenlik mutlu bir olayın ya da bir başarının veya bir görevi ifa etmiş olmanın sonucunda yapılır. Ödev yapılır, sonuç dostlarla kutlanır; sınıf geçilir, aile çevresi ya da arkadaşlarla kutlanır; verilen görev yerine getirilir, sonuç kutlanır vs... Her 23 Nisan günü ulu siyasilerimiz neyi kutluyorlar? Oto tamirhanelerde ustanın azarlamasına ve istismarına maruz kalan çocukların mutluluğunu mu; yoksa, çeşitli okul giriş sınavlarının sık değiştirilerek yaratılan kafa karışıklığını mı; veya çocukların kışın kar ve tipi altında ayaklarında basit lastik ayakkabılarıyla kilometrelerce yol teperek okula gitmelerini mi; veya çocuk yaşta türbanlı beyinleriyle evlendirilmelerini mi kutluyorlar! 23 Nisan günü siyasilerin yanında medyada boy gösteren çocukların hangi çevreden nasıl seçildikleri de diğer çocukların kafalarını karıştıran temel sorulardan biri değil midir! Saçının bir teline kadar gözükmeyecek şekilde kafaların çocuk yaşta sıkıldığı bir siyasi rejimi inşa yolunda hızla ilerleyen siyasal yapı nedense kendi ürünü çocukları ikinci sınıf çocuk görerek geri planda tutuluyor. Siyasal erk, böylece çocukların iktidarın dincilik propaganda ve baskısını perdeleme aracı olarak kullanılmış olmalarında bir beis görmemektedir. Açık ve dürüst olalım, ya çocuklarımızı aydın insan adayları olarak yetiştirelim ya da çocuk yaşta beyinlerini baskıladığımız çocuklarımıza da bu bayramda siyasilerin yanında medyanın önüne çıkartalım. Çıkaralım da, dünya alem ve halkımız, çocuk bayramının ne anlama geldiğini, çocukları nereye taşıdığımızın bayramı olduğunu görsün!  Görülüyor ki, “Çocuk Bayramı” tantanası arkasında, nereden baksak tam bir psikolojik travma yaşanmaktadır.
Mesele salt bizim çocuklarla da sınırlı olmayıp, bu tantanaya yabancı ülke çocukları da usulsüzce alet ediliyor. Öyle gözüküyor ki, genellikle akraba komşularımızın rağbet ettiği, ya da belki de siyasi yoldan zorlandığı, bu garip anma birlikteliğinin o ülkelerin çocuklarında da bir travma yarattığını düşünmek yanlış olmasa gerek.
***
24 Nisan günü gerçekten özel bir gündür; uluslararası düzeyde çok önemli olayların cereyan ettiği bir gündür. Bu yıl ise bu olayların üzerinden bir yüz yılın geçtiği yıldır. Devletlerin görevleri salt ilgili devletlere karşı olmayıp, vatandaşlarına da yöneliktir. Bir ülkenin vatandaşlarının gerek kendi vicdanında, gerekse uluslararası düzlemde yaşadığı rahatsızlığın dayanağı çoğu durumda devletsel ilişkilerden kaynaklanır. Kaldı ki, bu tür ilişkilerin çevreye yaydığı iltisak farklı devletlerin vatandaşları arasındaki ilişkileri de sarar ve sarsar. Ermeni meselesi, adı ne olursa olsun, “arşivleri açalım” yaygarası ile geçiştirilemez. Bu yaygara yerine, başka devletler ne yaparsa yapsın, onları bir tarafa bırakıp biz bir resmi kurul kurup, tüm arşivleri bu kurulun hizmetlerine sunup, sonuçlarını bir uluslararası kolokyumla tüm dünyaya yaymalıyız. Devlerin yapması gereken budur. Yoksa, haklı ya da haksız iddialar karşısında, kayıkçı dövüşü misali, “Hadi arşivleri açalım” davetini ağızlarda pelesenk yapmak kimseye yarar sağlamadan, hem uluslararası arena sorunlara yol açar, hem de kim haksızsa ona zaman içinde siyasi avantaj sağlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa