24 Nisan 2015 00:57

Soykırımla kelime oyunu oynanır mı?

Soykırımla kelime oyunu oynanır mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanlığın utanç duyacağı günlerin birindeyiz.

Bugün 24 Nisan...

Tam 100 yıl önce Anadolu topraklarında yüzbinlerce Ermeni, Osmanlı askeri tarafından köyünden, kasabasından, kentinden sessiz sedasız alınıp götürüldü. Kimisi yolda katledildi, kimisi zorla başka diyarlara sürgün edildi.

Kimisinin malına, mülküne el konuldu; kimisinin de çocukları alı konuldu.

Yetmedi. Milyonlarca Ermeni ve diğer halkların yaşadığı coğrafyalar Türk ve Müslümanlaştırıldı.

Bu büyük vahşet hakkında ne denilse, ne yazılsa azdır.

Elbette; 100 yıl önce Anadolu topraklarında yaşanan bu büyük soykırımdan sadece Osmanlı değil, o dönem bölgesel çıkarları için bu soykırıma göz yuman, destek veren Almanya da suç ortağıdır.

1915’in “suçlu devlet” listesinde Osmanlı birinci sıradaysa, onun “silah arkadaşı” Almanya ikinci sıradadır.
Gazetemiz yazarı Ragıp Zarakolu, salı günkü köşesinde Jürgen Gottschlich’in kitabına atıfta bulunarak 10 madde halinde Almanya’nın yardım ve yataklığını somut olarak ortaya koydu.

Dahası, çeşitli kaynaklar Osmanlı’nın Ermeni politikasının altında Almanya’nın da imzasının olduğunu ifade ediyor. Osmanlı ordusunda görev yapan Alman subayların katliamlarda önemli rolünün bulunduğu da biliniyor.

Bu konudaki en önemli belgeler Alman arşivlerinde mevcut.

Peki her şey bu kadar açık ve net ortadayken Almanya 100. yılda ne yapıyor?

Kendi sorumluluğunu kabul etmediği gibi Osmanlı/Türkiye’nin yaptıklarını da doğrudan, açık olarak “soykırım” diye tanımlamaktan imtina ile kaçınıyor.

Denilebilir ki; Almanya soykırımdaki rolünü gizlemek, “silah arkadaşı” Türkiye ile ilişkilerini bozmamak için tam anlamıyla bir “kelime oyunu”na başvurarak 100. yılı geçiştirmeyi planlamış durumda.

Hükümet partileri CDU/CSU ile SPD arasında uzun pazarlıklardan sonra ortaya çıkan ve bugün mecliste kabul edilmesi beklenen metin bunun göstergesi.

Üzerine uzlaşmaya varılan metinde aynen şöyle deniliyor: “Onların [Ermenilerin] kaderi 20. yüzyılın korkunç izlerini taşıdığı kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve soykırımlar tarihine örnek teşkil etmektedir. Bununla birlikte Almanya’nın suç ve sorumluluğunu taşıdığı Holokost’un eşinin bulunmadığının da bilincindeyiz”.

Görüldüğü gibi açık ve net olarak, “Alman Meclis, 100. önce Ermenilere yapılan soykırımı mahkum ediyor” denilmiyor. Sadece Ermenilere yapılanın “20. yüzyıldaki kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve soykırımlar tarihine örnek teşkil ettiği”nden söz ediliyor.

Peki buradaki kilit sözcük olan “örnek”e neden olan ülke ve ülkelere ne deniliyor?

Hiçbir şey...

Bu yumuşak tanımlamaya bile Türkiye sessiz kalmadı. Başbakan Davutoğlu, Merkel’i telefonla arayarak serzenişte bulundu.

Metinde Almanya kendi sorumluluğu ise hatırlamak istemedi.

Sadece Holokost’un “eşinin bulunmadığı”ndan söz edilerek bir kıyaslamadan  yapılmamasından söz edildi.
Elbette milyonlarca Yahudi’nin canına mal olan Holokost daha büyüktü.

Ama nasıl ki soykırımlar arasında bir mukayese yapmak doğru değilse, bunlardan birisini diğerinden küçültmek de doğru değildir. Aynı şekilde, soykırımlarla yüzleşme yerine kelime oyunları oynamak da kabul edilemez.

Soykırım konusunda geçmişi lekeli olan Almanya’nın Ermeni soykırımı konusunda da daha cesur davranması, gerçeklerle yüzleşmesi ve sorumluluğu üstlenmesi gerekiyor. Bunun olması için bir 100 yıl daha beklemeye gerek yok.

Geçmişte yapılan haksızlıkları, barbarlıkları kabul edip özür dilemek, gerçeklerle yüzleşmek liderleri ve ülkeleri küçültmez, tersine büyütür.

Almanya eski Başbakanı Willy Brandt, 7 Kasım 1970’te, Naziler tarafından Yahudilerin katledildiği Varşova Gettosu’na gidip, dikilen anıtın önünde diz çöküp  Alman halkı adına diz çöküp özür dilemesi, Brandt’ın ölümsüzlüğünde adeta bir köşe taşıdır.

Bir dakikalık diz çökme tarihe mal oldu.

Bu nedenle Türkiye yönetenleri her “soykırım” diyene tepki gösterip, elçileri geri çekeceğine, telefon edeceğine, nota vereceğine Brandt’ın tavrını göstermeleri hem onları büyütür hem de halklar arasında dostluk ve kardeşlik köprülerinin kurulmasına yol açarlar.

Tersi ise küçülme ve nefret tohumları ekme anlamına geliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...