24 Nisan 2015 00:56

Kaynak hezeyanı

Kaynak hezeyanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyasi partilerin seçim beyannamelerini açıklamalarının hemen ardından başlayan “kaynak” tartışmaları toplumun ve siayasal iktidarın gündeminde yer aldığı biçimiyle esasen iki şeyi gösteriyor. 

Birincisi; piyasa düzeninin kendini yeniden üretmek için muhtaç olduğu toplumsal algı yönetiminde aslında ne kadar başarılı olduğu. Çünkü “kaynağı nereden bulacaklar” sorusunun muhalefet seçmenlerinin bile zihnini bu kadar meşgul ediyor olması; halktan yana, toplumsal sorunları önceleyen ve toplumsal faydayı piyasa karının önüne koyan bir yaklaşıma ne kadar yabancılaştırılmış olduğumuzu gösteriyor. Varolan kaynakların halkın değil de sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılması gerektiğine öyle bir inandırılmışız ki; sosyal adaletin sağlanması, gelirin görece daha eşit paylaşılması için fazladan kaynak arayışına giriyoruz. 

İkinci tespit ise siyasal iktidarın toplumsal algıyı bu şekilde biçimlendirmeye dönük propoganda araçlarını güçlü biçimde kullanmayı sürdürecek olduğu. 

Bu durumda her şeyden önce; 

* İktidardan muhalefete yöneltilen kaynak eleştirilerinin, kaynak darlığından ziyade varolan kaynakların hangi toplumsal kesimlerin çıkar ve ihtiyaçlarını önceleyeceğine ilişkin bir tartışma olduğunun altını çizmek gerekiyor.

* Siyasal iktidar tarafından tümüyle piyasa argümanlarına hapsedilen bu tartışmayı izlerken, piyasacı tezlerin hepimizin çıkarını yansıtan genel doğrular olmayıp sadece bir ideolojik tercih olduğunu unutmamak gerekiyor. 

* Bu bağlamda özellikle HDP’nin ekonomi programını “güçsüz” bulan kesimlere karşı gücünü ‘ucuz işçilikten, çocuk istihdamından, iş cinayetlerinden, sendikasızlaştırma ve güvencesizlikten alan bir ekonomik program’ ön kabulüyle düşünmek ve tartışmak zorunda olmadığımızın farkına varmak gerekiyor.

Gelirin görece daha eşit paylaşıldığı bir ekonomik düzen, daha sağlıklı bir büyümenin de anahtarıdır. Kaldı ki, içinde bulunduğumuz dönemde oldukça sınırlı olan ekonomik büyüme performansı ne sarayın saltanatına mani olabilmiş ne de sermayeye aktarılan teşviklerin sistematik hale gelmesini engelleyebilmiştir. Kriz gerekçesiyle istihdamın en fazla daraltılıp ücretlerin yaşanamayacak düzeye indirildiği dönemlerden sermaye karlılığını arttırarak çıkmıştır.

Özel sermaye borçlarının devlet güvencesine alınabildiği bir sistemde, anayasal bir hak olan sosyal desteğin kaynağını sorgulamak AKP iktidarına özgü olmayan sınıfsal bir cürettir. Bu pişkinlik gücünü piyasanın “tek gerçekçi seçenek” olduğu yanılsamasından alır. Kaldı ki, piyasanın ihtiyaçları farklı evrelerde farklı özellikler sergilemekte ancak burjuvazinin çıkarları her evrenin “tek gerçekçi seçeneği” biçiminde topluma dayatılmaktadır.  

Devletin kasası doluyken iş cinayetlerine yol veren, asgari ücreti yoksulluk düzeyinin altında tutan ve emek gücünün kazanılmış tüm haklarını gasp edenlerin, bunların kısmen de olsa iadesi ve telafisi gündeme geldiğinde gösterdiği “devletin kasasını boşaltıyorlar” hezeyanı işte bu ideolojik tercihin bir yansımasıdır. Paniğin nedeni; bugüne kadar, içinde bulunduğu sınıfsal çelişkiye rağmen, toplumsal işleyişe patron gibi bakmaya zorlanan geniş halk kesimlerinin başka bir işleyişin mümkün olduğunu fark etmelerinden duyulan telaştır.

7 Haziran seçimleri faşizmin barajını yıkma umudu yanında, zihnimize giydirilen deli gömleğini çıkartabilme ihtimali bakımından da tarihidir. Daha insanca bir yaşam için ihtiyacımız olan hukuksal kaynak yurttaşlık haklarımız, ekonomik kaynak ise gasbedilen emek gücümüzdür. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...