Çocuklar ‘çapul’ mu?
Fotoğraf: Envato
IŞİD, Boko Haram kızları kadınları kaçırıyor mu yoksa Dârülharb’de “akıncıların çapulları-ganimeti” mi sayıyor? (Osmanlı Döneminde akıncıların ‘düşman/Dârülharb’ yerleşimlere yaptığı öncü saldırılardaki-akınlardaki el koydukları ganimetlere “çapul”, akıncıların yaptığı bu yağmalamaya çapulculuk deniyor). Dahası Hıristiyan kızları küfürden kurtarıp “Müslümanlaştırdığını” mı, hayır mı işlediğini kabul ediyor?
“Darülharb”de yani bir ülkenin İslâm hükümlerine göre yönetilmemesi durumunda oradaki can ve mal varlığı zaten çapul konusu haline geliyor.
Müslüman olmayanlar ancak Yahudi veya Hıristiyan olmak ön şartı (ehli kitap olma şartı) ile ve İslâmi hükümle yönetilen teokratik bir halifeliğe (örn. Osmanlıya, IŞİD’e vb.) ‘emân’ dileyerek (teslim olarak) andlaşma yapıp halkının bu İslâm devletine cizye ve haraç ödemeyi kabul etmesi (dârülsulh) durumunda çapuldan kurtulabiliyor. Hatta İslâm Devleti (Osmanlı tebası) olsa bile bu kişiler zimmî sayılıyor, cizye ve haraç ödemekten kurtulamıyor, küfür ahkâmı uygulanıyor. İç isyanlar da (mürtedlik de) “dârülharb” sayılıyor, bunlarla mücadele “vacip” kabul ediliyor.
Cumhuriyete kadar Osmanlı savaş hükümlerinde hâlâ bu kurallar mı geçerliydi? Dârülharb’de olanların çocuklarına, kızlarına, kadınlarına, can mal mülküne ganimet olarak mı bakılıyordu? Bu hükümler 1776 ve 1789’un, İnsan Hakları Beyannamelerinin etkileriyle (“Eşitlik, hürriyet, kardeşlik”, “Bütün insanların eşit yaratıldıklarına; yaratıcıları tarafından onlara hayat, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı gibi geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz”), biraz da Burjuva Devrimlerini gerçekleştiren Batı baskısıyla Tanzimat döneminden sonra mı revize edilmeye başlanmıştı?
Dârülharb hükümleri İslâm’la sınırlı değil. Hıristiyanlar da, Yahudiler de kendi dinini kabul etmeyenleri köleleştirmeyi, direnenleri öldürmeyi kutsal görev sayıyor. Tevrat’ta (Eski Ahitte) bununla ilgili pek çok hüküm ve kıssa geçiyor. “Latin Amerika” adı tarihin belki de en ağır soykırımının adını taşıyor, bu soykırımın düzey ve kalıcılığını sembolize etmek üzere kıtanın güneyi “Latin Amerika” olarak adlandırıyor. Maya’lardan, Aztek’lerden, İnka’lardan ne kalmışsa yok ediliyor. Dahası ele geçirdikleri havzalardaki emek ihtiyacını karşılamak üzere Hıristiyan saymadıkları Afrika’da kimi yakalarlarsa köleleştiriyorlar. Güney Afrika’da düne kadar “apartheid” rejimi hüküm sürüyor, Avustralya hâlâ İngiliz kolonisi durumunda bulunuyor.
I.Dünya, II. Dünya Savaşı ders olmadı. Bugün hemen bütün coğrafyalarda saldırganlık, yağmacılık sürüyor. Çevreciler, savaş karşıtları dünyanın kıyametine çok kısa süre kaldığını, artık 24.00’e üç dakikalık bir ömür kaldığını ileri sürüyorlar. Bunu dini-mistik-kabala hesabıyla yapmıyorlar, dünyevi göstergelerle hesaplamaya çalışıyorlar.
İktidarlar sürdüğü sürece kimin iktidar olacağı, savaşlar sürdüğü sürece kimin galip çıktığı ikinci dereceden kalıyor. Arendt’e göre (1997)“İçlerinden birisi kazanırsa ikisinin de sonu olacak”. Dini, teokratik yönetimler, aralarında derece farkları olsa da insanın, bitkinin hayvanın üstüne çıkıyor.
23 Nisan savaşların öksüz yetim çocukları için ilan edilmişti. Seküler bir gündü. Milliyetçi yanları neydi, nasıl bir rol oynuyor, ayrıca sorgulanabilir. Ayrıca Cumhuriyetin ilanı ile özdeşleştirilmiş bulunuyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”.
Ancak “millet” de iki farklı anlam taşıyor, Fransız İhtilalinden beri seçme seçilme, yasa önünde eşitlik tüm yurttaşlarındır başka bir anlam içeriyor. İslâm anlayışında, Osmanlı’da tek başına söylenirse, Müslümanları, İslâm hükümlerini, şeriatı ifade ediyor, zimmîleri ikincil sınıf sayıyor.
Batı koloniyalizmi, Afrika’yı sömürgeleştirdi, Boko Haram, IŞİD sonuçtur denebilir mi? Emperyalizmi mi, İslâm yönetimleri mi, hangisini üstün saymalıyız? Mantıkta bir yanlış diğerinin doğru olduğunu göstermez.
Din devletleri, para pul, ataerkillik sulh durumunda da zihinleri çocukları kadınları kendi sömürgesi haline getirmiyor mu?
Kandiliniz mübarek olsun. Üç aylar, Kutlu Doğum mübarek olsun. Batı emperyalizmi batsın da Osmanlı, IŞİD, Boko Haram da mübarek olsun mu?
Çocuklar AKP’nin, “Millî” Eğitimin çapulu mu?
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45
- Davos, yerel seçimler ve yoz milliyetçilik çağı: Paranın satın alma gücünün satın aldığı tin ve insanlık 19 Ocak 2024 04:50
- MEB'in yüzüncü yıl raporu gerçeklik korkusu: İçinde Mustafa Kemal hiç geçmiyor 12 Ocak 2024 04:47