24 Nisan 2015 00:51

‘Cehennem’ ahlakı!..

‘Cehennem’ ahlakı!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bursaspor Teknik Direktörü Şenol Güneş, Fenerbahçe maçından sonra isyan ediyor. Seyircinin, hakemi baskı altına alarak yanlış kararlar vermesine neden olduğuna ve maçın skoruna etki ettiğine dikkat çekip bunun hile ile maç kazanmak anlamına geldiğini söylüyor. Hiç de haksız değil Güneş. Şikeden teşvik primine, dopingden hakemi baskı altına almaya kadar sahadaki oyuna dışardan yapılan her türlü müdahale elbette ahlaksızlıktır. Ancak ne var ki seyirci baskısıyla hakemleri ve rakipleri etki altına alarak, sindirerek, korkutarak maç kazanmak endüstriyel futbolun olmazsa olmazları arasında. Çünkü futbolda artık “kazanmak” dışında bir hedef ve felsefe kalmadı. Bu nedenle stadyumlar “hakemler ve rakipler üzerinde en yoğun baskı nasıl kurulabilir” sorusunun cevabı göz önüne alınarak projelendirilip inşa ediliyor ve genellikle de “arena” olarak isimlendiriliyor. Taraftarların övünerek ve büyük gurur duyarak dile getirdikleri gibi, her stat bir “cehennem”... Zaten stadyumların, “cehennem atmosferine” sahip olabilmeleri için daha en başından itibaren azami dikkat ve özen gösterilip gerekenler yapılıyor.. Eh yalan da değil hani... Rakipler bir yana; fanatik, zorba, ırkçı, cinsiyetçi olmayanlar ve utanma duygusunu yitirmeyenler için stadyumlar gerçekten de cehennem!..  

Spor ahlakı açısından, seyirci baskısıyla hakemi etki altına alarak maç kazanmanın şikeden ne farkı var ki?.. İkisinde de dış güçler skor üzerinde belirleyici rol oynamıyor mu?.. 

“12. adam” misyonu biçilen seyircinin hakemi baskılayan gücüyle maç kazanmak tam tersine bir övünç ve gurur kaynağı. Bu durumun “taraftar yalakalığı” imkanı sunması da cabası. Yöneticilerin, teknik adamların, futbolcuların ve medyanın sürekli olarak “seyirci desteğini” vurgulamaları, “seyirci desteğinin” öneminden ve takıma verdiği güçten söz etmeleri boşuna değil...

Bu bağlamda Şenol Güneş, Bursaspor’un da diğer bütün kulüpler gibi kendi sahasında oynadığı maçlarda seyirci baskısından yararlanmaya çalışan bir kulüp olduğunu unutmamalı. Onların da Bursa’daki bazı maçlarda hakem(ler)i ve rakipleri baskı altına alarak sahadan üç puanla ayrıldıkları inkar edilemez...
Günümüzde, futbolun meşru kabul edilen en kirli, en ahlaksız yanını hakemler üzerinde yaratılan baskı oluşturuyor. Yöneticilerin, “o hakemi bir daha bizim maçımızda görmek istemiyoruz”, “ona düdüğünü astıracağız” türünden açıklamaları sadece kendisinden söz edilen hakemi değil, bütün hakemleri etkiliyor. Federasyon ise yöneticilerin; sorumsuzca, pervasızca ve küstahça hakemlerin ekmeğiyle oynamasına gereken tepkiyi göstermeyerek ahlaksızlığa çanak tutuyor. Asıl, hakemleri hedef gösterecek, taraftarları hakemlere karşı kışkırtacak şekilde demeç verenler cezalandırılmalı. Böyle kişiler ömür boyu statlara sokulmamalı...

Görüldüğü gibi, vicdansızlığın, utanmazlığın, küstahlığın hüküm sürdüğü yerde ahlak yaşama şansı bulamıyor...

Bir de Holmen meselesi var. Fenerbahçe, Holmen’i kiralık olarak Bursaspor’a verirken, anlaşmaya bu oyuncunun kendilerine karşı oynatılmaması şartını da koymuş. Lafa gelince mangalda kül bırakmazlar, her fırsatta “en büyük”, “en güçlü” kulüp olduklarını söylerler. Diğer yandan kadroya almayıp başka bir kulübe kiraladıkları oyuncunun kendilerine karşı forma giymesini engellerler... “En büyüğe”, “en güçlüye” böylesi bir korkaklık yakışıyor mu?..

Keşke Bursaspor, insan haklarına/çalışma hakkına aykırı bu anlaşmayı çiğneyip Holmen’i sahaya sürseydi. Bunun yaptırım anlamında ne gibi bir karşılığı olduğunu da öğrenmiş olurduk hem. Belki de hukuksal mücadele sürecinden, bundan sonra bu tür anlaşmalar yapmanın hiçbir bağlayıcılık ve hüküm taşımayacağı sonucu çıkardı da futbolumuz en azından bir ucubikliği aşmış olurdu...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...