06 Nisan 2015 00:52

‘Kutlu doğum’, Kürtler ve muhafazakârlık!

‘Kutlu doğum’, Kürtler ve muhafazakârlık!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Demokratik İslam Kongresi (DİK), 21 merkezde ‘Kutlu Doğum Haftası’ etkinlikleri düzenleme kararı aldı.

Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) girişimiyle kurulan DİK’in, Kürdistan’ın çeşitli kentlerinde ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı metropollerde ‘kutlu doğum’ etkinlikleri düzenlemesi, geçtiğimiz dönemde yapılan bir tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Hatırlanırsa geçen dönemin önemli tartışmalarından biri de Altan Tan’ın başlattığı  “Kürt hareketine yeni format gerektiği” tartışmasıydı. Tan’a göre, Kürt hareketi dindar-muhafazakâr tabanını gözeterek laik-solcu çizgisini değiştirmeliydi. 

2014 Mayıs ayında toplanan Demokratik İslam Kongresi, IŞİD ve el Kaide’nin kendileri dışında kimseye yaşam hakkı tanımayan İslam anlayışının karşısında Müslümanların bütün inançlarla birlikte yaşayabileceği demokratik bir anlayışı egemen kılmayı amaçlıyordu. Ancak geçen yıl önce DTK öncülüğünde HÜDA PAR’a alternatif olma adına Diyarbakır’da ‘kutlu doğum’ etkinliği yapılması ve ardından DİK’in kurumsallaşması kararının alınması, Altan Tan’ın dillendirdiği görüşlerin Kürt hareketi içinde belli bir etkisi olduğunu gösteriyor. Nihayetinde bu yıl ‘kutlu doğum’ etkinliklerinin yaygınlaştırılması ve HDP’nin Ş.Urfa’da Said-i Nursi’yi anma etkinliği düzenlemesi gibi gelişmeler, Kürt hareketinin din üzerinden kendisine yöneltilen baskılanmayı savuşturmanın ötesinde bir yönelime de işaret etmektedir.

Soru şudur: Kürt hareketi, dinci-şeriatçı siyasi çevrelerle onların minderinde güreşerek baş edebilir mi?
‘Kutlu doğum’ etkinlikleri bu sorunun cevabını vermek bakımından önemlidir. Çünkü ‘Kutlu Doğum Haftası’ denen etkinlikler, Muhammed peygamberin doğum gününün siyasi çıkar-örgütlenme amacıyla kullanılması için Türkiye’de icat edilmiştir. 

Açıktır ki, Kürt hareketi bugün ulusal mücadelenin temsilcisi haline gelebilmiş olmasını demokratik-laik siyasal çizgisine borçludur. Zaten başka türlü kadınların bu kadar etkin olduğu bir ulusal hareket haline gelmesi olanaksızdı. Öte yandan bugün karşımıza çıkarılan dindarlık-muhafazakârlık, tam da bu mücadeleye karşı feodal-aşiretçi güçler ve devlet tarafından savunulan değerlerdi. 

Burada iki şey birbirine karıştırılmamalıdır.

Dindar-muhafazakâr halk kesimlerinin hassasiyetlerini gözetmek, değerlerine saygı göstermek ile dini hassasiyetleri örgütlenmenin aracı haline getirmek ayrı şeylerdir. Bu bakımdan mesela 2011’de Kürdistan’ın birçok kentinde yapılan ‘Sivil Cuma’ eylemleri, devletin kendi din anlayışını Kürt halkına dayatmasına karşı ilerici-demokratik karakter taşıyan eylemlerdi. Tersi bir biçimde ‘kutlu doğum’ etkinlikleri düzenlemek, dinci-şeriatçı yapılanmaların din üzerinden Kürt hareketine yönelik saldırılarını bertaraf etmek için oyunu onların kurallarıyla oynamayı kabul etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Dolayısıyla bu çevrelerin saldırılarına karşı önlem almak amacı taşısa da gerici güçlerin elini güçlendiriyor.
Özetle dini kendi politik çıkarları için kullanan siyasal İslamcı çevrelere karşı demokratik mücadele yerine kendi din anlayışını örgütlemeye çalışmak Kürt hareketinin elini güçlendirmez. Hatırlayalım, Silopi’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde IŞİD’in köleleştirdiği kadınlara dikkat ekmek için yapılan kara çarşaflı-zincirli kadın eyleminden sonra bu çevreler ‘dinimize-tesettüre hakaret ediliyor’ diye alanlara çıktılar. Bu eylemin fotoğrafını twitter’da paylaşan bir HÜDA PAR yöneticisi şöyle yazıyordu: “Din ve kutsalları ile kavgalı zihniyeti iyi tanıyın ve görün... Bu fotoğraf karesi Marksist ideolojinin dışa vurumudur. HDP/PKK/DBP bölgedeki dinsizleştirme projesinin taşeronu...” ‘Kutlu doğum’ etkinlikleri bu çevrelerin saldırılarını kesmeye yetmediğine ve bu zihniyetle mücadele etmek için bütün kadınlara kara çarşaf giydirilmesini savunamayacağımıza göre, yapılması gereken bellidir: Kürt ulusal uyanışının da ruhunu oluşturan demokratik-laik, bütün inançların eşitliğine dayalı çizgide ısrar etmek ve dindar-muhafazakâr halk kesimlerini de dinin halkın mücadelesinin karşısına çıkartılması girişimleri karşısında aydınlatmak. Tıpkı Rojava’da yapıldığı gibi…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa