03 Nisan 2015 01:00

İran-Batı ‘At pazarlığını’ kim kazanacak?

İran-Batı ‘At pazarlığını’ kim kazanacak?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsviçre’nin Lozan kentinde 8 gündür Birleşmiş Milletler Daimi üyesi beş ülke ve Almanya (P5+1) ile İran arasında nükleer program üzerinde tabiri caizse “at pazarlığı” yapılıyor. Görünürde, İran’ın nükleer bomba yapmayacağının güvencesini vermesi karşılığında Batı’nın yaptırımların kaldırılması, ilişkilerin normalleştirilmesi olan pazarlıkların üzerindeki örtü kaldırıldığında altında daha derin hesapların olduğu görülüyor.

Bu nedenle, basit gibi görünen problemin çözümü için günlerdir süren pazarlıklarda detaylara inildikçe asıl niyetler ortaya çıkıyor.

Sıkı pazarlıklardan ötürü salı gecesi bitmesi gereken görüşmeler, dün öğlen saatlerine kadar bitirilememişti. Lozan’daki ülkelerin delegasyonları tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa, bütün taraflar, başarı sayılabilecek bir sonuç deklarasyonun yayımlanması için son dakikaya kadar büyük çaba harcıyor.

Ama mesele imza atmaya gelince kimse yanaşmıyor.

Basındaki haber ve yorumlara bakıldığında, sanki BM’nin beş daimi üyesi (ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya) ve Almanya masanın bir tarafında, İran diğer tarafında oturmuş pazarlık yapıyor gibi görünüyor.
Her ne kadar “yasal çerçeve” bu şekilde olsa da gerçek öyle değil. Pazarlık masasında BM Daimi üyeleri aynı tarafta değil, karşı karşıyalar. İran’ı güçlü kılan da asıl olarak bu.

Daha açık ifadeyle, pazarlık masasında ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya bir tarafta İran, Rusya ve Çin diğer tarafta oturuyor.

Hal böyle olunca pazarlıkların arka planında emperyalist güçler arasındaki çelişkiler, düğümlenen pek çok sorun da dolaylı olarak masada kendisini hissettiriyor.

Bu nedenle denilebilir ki, Lozan’da kurulan pazarlık masası sadece İran’ın nükleer programının geleceğinin ne olacağıyla ilgili değil, aynı zamanda emperyalist paylaşımda bundan sonra hangi tarafın hamle üstünlüğüne sahip olacağıyla ilgilidir. Son gelen haberlere bakılırsa taraflar arasındaki pazarlık gelip İran’a yönelik yaptırımların nasıl ve ne zaman kaldırılacağına dayanmış. Bu yaptırımlar 1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana sürüyor. Devrimden sonra ABD, İran’a yaptırımlar uygulamaya başladı. Ne var ki; ABD’nin tek basına uyguladığı ekonomik yaptırımlar bir sonuç vermedi.

2006’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Rusya ve Çin’in de onayıyla dört aşamalı bir yaptırım planı kararı aldı.

2007’de AB ülkeleri nükleer programı gerekçe göstererek ekonomik ve siyasi yaptırım kararları aldı.
İran, Lozan’da yıllardır ekonomisini zorda bırakan yaptırımların derhal kaldırılması karşılığında nükleer program konusunda talep edilenleri yerine getireceğini taahhüt ediyor. 

ABD’nin başını çektiği Batı bloku ise önce nükleer program konusunda somut adımlar atılmasını, yaptırımların da aşamalı kaldırılmasını dayatıyor.

Spiegel Online’de dün “Bir onur sorunu” başlığıyla yayınlanan yazıda, taraflar arasındaki bir diğer anlaşmazlık noktasının da İran’ın anlaşmaya uymaması durumunda ne olacağı olduğu belirtilerek, “Dört Batılı ülke bu durumda ekonomik yaptırımların otomatikman sertleştirilerek sürmesini istiyor. Çin ve Rusya bunu reddediyor. 

Konunun yeniden BM Güvenlik Konseyi’ne getirilmesini ve yeniden oylanmasını istiyorlar.” Bu demektir ki, Batılı ülkeler İran ekonomisinin kısa sürede derin bir nefes alması istenmiyor. Zira bu İran’ın bölgede daha büyük bir güç olmasının önünü açabilir.

Yaklaşık 80 milyon nüfusu, dünyanın en fazla petrolün bulunduğu dördüncü, en çok doğal gazın olduğu ikinci ülkesi olan İran, kısa sürede hızla büyüyen ve Ortadoğu’da etkisini artırma imkanına sahip. Pek çok analizde Irak’ın işgaliyle birlikte İran’ın bölgenin yeni gücü olduğu belirtiliyor. 

Bunun farkında olan İran yönetimi, yaptırımlarla nükleer program konusunda yapılacakların eş zamanlı olmasını istiyor. Dini Lider Ajetullah Hamaney ülkesinin görüşmelerdeki tutumunu Twitter üzerinden açıkladı: “ABD’nin, önce İran’la anlaşmayı imzalayalım sonra yaptırımları kaldıralım teklifini reddediyoruz.”
Özetle; İran’ın nükleer programı üzerinden yapılan pazarlık aslında uluslararası sorunlar üzerinde emperyalist blokların, atılacak hamlenin kendi lehine sonuçlanması pazarlığından başka bir şey değildir. Ve bir uzlaşmanın mevcut koşullarda daha çok İran ve müttefiklerine yarayacağı açıktır.

İçinden geçtiğimiz dönemde uluslararası ilişkiler hem alabildiğince sertleşmiş hem de uzlaşma noktaları önceki döneme göre daha azalmış bulunuyor. Bu nedenle Lozan’daki “at pazarlığı”ndan bir sonuç çıkmaması, şaşırtıcı olmayacaktır.
Zira bugün uzlaşma sağlansa dahi yarın aynı ülkeler başka konularda yeniden karşı karşıya geleceklerdir. Çünkü, taraflar arasında bugün süren çatışmalar ve gerilimler artık gizlenemez bir hal almıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...