01 Nisan 2015 00:52

Bir elektrik kesintisinin düşündürdükleri

Bir elektrik kesintisinin düşündürdükleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sabah 10 gibi bilgisayarın başına oturdum. Bir an önce yazımı bitirip gazeteye göndermeyi ve ardından bir grup arkadaşla üzerinde çalıştığımız belgeselin çekimleri için sözleştiğimiz yere gitmeyi planlıyordum. Daha 5 dakika geçmedi, elektrik kesildi. Son birkaç gündür bulunduğum semtte elektrikler kesildiği için yine lokal bir arızadır diyordum. Gazeteyi arayıp durumu bildirdim. Yazı riske girebilirdi. 

Elektriğin gelmesini beklerken twitter’da bir tur attım. O da ne! Rutin filan değil, Türkiye’nin birçok bölgesinde elektrikler kesikmiş. Yaşam neredeyse durmuş. İstanbul’da Marmaray, metro ve tramvaylar çalışmıyor. Ulaşım mağdurları twitter’a sarılmış. Daha ulaşım mağdurlarının twitleri kesilmeden AVM mağdurları tweet atmaya başladı. Araya, ‘Laptopumun, cebimin şarjı biterse ne yaparım’ diyenlerin tweetleri girdi. Ulaşım araçlarında ya da AVM’de ‘mağdur’ değildim ama ben de çaresiz elektriği bekliyordum. 

Bu tür durumlarda anılar da depreşir. 

Gazeteciliğimin yaklaşık 3 yıl süren Güney Kürdistan ayağını anımsadım. 92-95 yılları arasında Güney Kürdistan’daydım. Bölge ağır bir savaştan çıkmış, yoksulluk diz boyu. Ne elektrik var, ne AVM, ne metro, ne de tramvay. Bırakın akıllısını en geri zekalı çevirmeli telefon bile yok. Sadece Zaxo’da çalışan bazı araç telefonları var. Onlar da ancak sınıra sıfır noktalarda çalışıyor. Tabii bu noktalardaki risk de Türk askerlerinin konuşlandığı karakollar. Bazen bu noktalarda telefon ile konuşanlara askerin açtığı ateşi duyuyorduk. Biz de bir keresinde askerin taciziyle karşılaşmıştık. Haber göndermemiz de ilginçti. En yakın haber noktamız Zaxo’ydu. Haber Zaxo’da olduğunda seviniyorduk. Çok acil ise haberi pahalı da olsa Zaxo’da araç telefonu ile yazdırıyorduk. Onun dışında haberi el ile yazıp bir zarfa koyar ve ticari taksiler ile Silopi’de bulunan Arkadaş Kitabevi’ne ulaştırırdık. Ticari taksiler için bu zarflar kaçak sigara ve çaylardan daha tehlikeliydi. Sınır kapısı direk JİTEM’in denetiminde. Yakalanma durumunda ne olacağını varın siz düşünün. Riskli bir yolculuktan sonra Arkadaş Kitabevi’ne ulaşan haber ve köşe yazıları gazeteye fakslanırdı. 

Eğer haberi Süleymaniye’den ulaştıracaksak vay halimize. Süleymaniye’den Zaxo’ya direk sefer yok. Süleymaniye’den ticari araçların şoförlerine küçük bir ücret karşılığı teslim ettiğimiz haber, yazı ve fotoğraflar önce Erbil’e, oradan Duhok’a ve nihayetinde Zaxo’ya ulaşırdı. Zaxo’dan sonra aynı riskli yolu izlerdi. Bir haber yolculuğu bazen günler bile sürebiliyordu. 
Şimdi? 

Elektrik yok, bilgisayar çalışmıyor, elimde son modelinden akıllı telefon, yedek şarjım yanımda, cebimde internet paketim var ve evde oturmuş elektriğin gelmesini bekliyorum. Sanki gazeteye köşe yetiştirmek için elektriğin gelmesi şart! Daha zor koşullarda, sınırlara vurup gazetecilik yapan, askerlerce yakılan köylerin dumanı bile tüterken o köylere girip vahşeti belgelemeyi sıradan rutin bir gazetecilik görevi gibi gören bir neslin gazetecileri bile kendilerini elektriği beklemek zorunda hissediyorlarsa varın gerisini siz düşünün. İyi ki bunlar aklıma geldi. Yazıyı oturup akıllı telefonda yazmayı böylece akıl edebildim. Eh, pakette internette olunca yazı bittikten sonra bir riske de girmeden yerine 3-5 saniyede ulaştı. 

Bu yazıda andığım/anmadığım muhabirinden, gazetecisine, taksicisinden kitapçısına; yani kendilerine binlerce kez minnet duymamız gereken o fedakar arkadaşlarıma/yoldaşlarıma gelince... Ne yazık ki onları çoğu kez satırlara sığdırıp anlatamıyoruz. Bugün bir kısmı yaşamayan, katledilen arkadaşlarımı/yoldaşlarımı bir ömür boyu unutmayacağıma, unutmamamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü bugün 3-5 saniyede gönderebildiğimiz bu yazılarda onların kocaman emekleri, her şeyden öte kanları var...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...