31 Mart 2015 01:00

Yemen, Tikrit ve nükleer müzakereler

Yemen, Tikrit ve nükleer müzakereler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ortadoğu’daki bölgesel güçlerin mücadelesi yeni bir aşamaya geçmiş bulunuyor. Temmuz 2013’te Genelkurmay Başkanı Sisi’nin Cumhurbaşkanı ve Müslüman Kardeşler lideri Mursi’yi devirmesinden sonra oluşan Suudi Arabistan-Katar çatışması Yemen’e müdahaleyle şimdilik tamamen kontrol altına alınmış durumda. Her üç ülke de geçtiğimiz iki yıl içinde iktidar el değiştirdi: Sisi 2014’te Cumhurbaşkanı seçildi; Haziran 2013’te Şeyh Tamim bin Hamad el Sani tahttan çekilen babasının yerine geçerek Katar Emiri oldu; Ocak 2015’te Selman bin Abdülaziz el Suud ölen ağabeyinin tahtına oturarak Suudi kralı oldu. Mısır’daki iktidar savaşında bir biriyle çarpışan Suudi Arabistan ve Katar 11 Eylül 2014 tarihli Cidde Bildirgesi’yle ABD’nin IŞİD’e karşı başlattığı askeri harekata destek vererek diyalog ve iş birliği sürecini başlatmışlardı. 28 Mart’ta iki ülke ve müttefikleri Mısır’ın Şarm el Şeyh kentinde toplanan 26. Arap Birliği zirvesinde bu sefer İran’a karşı yaptıkları ittifakı tescillediler. Suudi Arabistan’ın liderliğini yaptığı on ülke Yemen’de giderek güçlenen, Şiiliğin Zeydilik koluna mensup ve İran’la müttefik olan Husilere karşı askeri müdahaleye karar verdiler. Bu harekatın ne kadar başarıya ulaşacağını hep beraber göreceğiz, ancak Husilere yönelik saldırının sadece Şii Zeydiler arasında değil Zeydilerle anlaşmış gruplar ve yerel halk nezdinde de tepkiye yol açtığı gözlemlenebiliyor. Dahası bu çatışmanın Oman, Bahreyn ve hatta Suudi Arabistan’da yaşayan Şiileri de harekete geçirmesi olasılık dahilinde. Görünen o ki bölgesel güç rekabetinin yanında yeni iktidara gelen yönetimler Yemen’de İran’a karşı elde edecekleri bir zaferle iç siyasetteki konumlarını güçlendirmek niyetindeler.
Yemen’deki çatışmanın bir iç savaş ve dış müdahaleye dönüşmesi ABD’nin Irak’ta IŞİD’e karşı İran’la zımni bir iş birliği yaptığı ve nükleer enerji konusunda görüşmeler yürüttüğü bir zamanda gerçekleşti. IŞİD’in yenilmesi açısından Bağdat ve Musul arasında yer alan Tikrit’in kazanılması Musul’un bu yılın ilerleyen aylarında ele geçirilmesi için hayati önemde. Gerçi sahada ABD ve İran arasında belirli bir çekişmenin olduğu basına yansıyor. Bu haberlere göre İranlı General Kasım Süleymani vadettiği ilerlemeyi sağlayamayınca, ABD bunu Bağdat’la İran arasında bir ayrılık yaratmak için fırsat olarak kullandı. Buna paralel olarak ABD Merkez Karargahından General Llyod Austin, 26 Mart’ta Washington’da Senato Askeri Hizmetler Komitesine Tikrit’te Amerikan hava saldırısının başlaması için Bağdat komutasında olmayan İran destekli Şii milislerin kenara çekilmesini şart koştuklarını belirtti. Bu güçler ise Tikrit’i almaya çalışan 30 bin civarındaki Irak güçlerinin üçte ikisini oluşturuyor. Yani Tikrit’te IŞİD’e karşı savaş şu anda 4 bin asker tarafından yürütülüyor (Wall Street Journal, 26.03.2015). Bu açıdan Yemen’deki müdahalenin Tikrit’teki ABD-İran iş birliğine yardımcı olduğu söylenemez. Keza Yemen’de İran’la kapışmaya hazırlanan 10 Arap ülkesinin Cidde Bildirgesi’yle IŞİD’e karşı mücadele için söz verdikleri yükümlülükleri yerine getirip getiremeyecekleri kuşkulu.
Bölgedeki diğer bir gelişme BM Güvenlik Konseyi daimi beş üyesi ve Almanya’nın İran’la İsviçre’nin Lozan kentinde yürüttüğü nükleer müzakereler. Bu cephede özellikle Avrupalı diplomatlar olumlu beklentiler ifade ederken, hem ABD Kongresindeki Cumhuriyetçiler, hem İsrail sağı, hem de Suudi liderliğindeki Arap ülkeleri Obama’nın İran’la başlattığı diplomasiyi başarısızlığa uğratmaya çalışıyor. Obama, bir yandan İran’la varılacak uzlaşmanın Kongre’nin onayına ve denetimine sunulacağına dair mesajlar verirken (Wall Street Journal, 30.03.2015), diğer yandan Yemen’de müdahaleye teknik destek sağlayarak bölgesel müttefiklerini kendi liderliğine ikna etmeye çalışıyor. Bu noktada temel sorulardan biri Suudi Arabistan’ın Yemen müdahalesine karar verirken ABD’den bağımsız davranıp davranmadığı. Tanınmış gazetecilerden Rober Fisk göre: “Amerikalılar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Suudilere doğrudan askeri yardım veremezler -İran’la nükleer görüşmeler daha önemli- ve dolayısıyla Kral Selman’a yumuşak sözlü destek kendi Sünni müttefiklerini hoş tutmak ve İran’ı karşıya almama amacını güdüyor. Ancak ABD ve İran arasındaki nükleer anlaşmaya yaklaşıldıkça, [ABD’nin] Arap dünyasındaki ortakları kozlarını bastıracaklar. Suudileri Yemen’deki olağanüstü maceraya iten şey Husilerin Aden’e yaklaşması değil, Lozan’da ABD-İran anlaşmasının yaklaşmasıydı” (The Independent, 27.03.2015). Suudi hesabının ne kadar tutabileceğini haftaya değerlendireceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...