Neden çerçeve? boş mu, dolu mu?
Fotoğraf: Envato
İki yıl kadar önce bir ressamın (Bedri Baykam)100 bin doların üstünde fiyatla satmayı başardığı bir sanat eseri çerçeve. Muhafazakar olarak bilinen Ülker holdingin başı olan kişinin (Murat Ülker) çağdaş sanata verdiği destek olarak çerçeve. Bir sanatçı ile bir iş adamının uzlaşma alanı olduğu için çerçeve. Emek ve sermaye ilişkisinde sembol olduğu için çerçeve. Ülker holdingin çağdaş sanatla imtihanında bir sembol olduğu için çerçeve…
2 yıl önce yine bu köşede yazdığım yazıdan alıntı yapmanın yeri geldi. *
… ”İşi para ile para kazanmak olan bankalar, savaş nesneleri üreten şirketler, hayatımızı kolaylaştırdıklarını söyleyen bulaşık makineleri, buzdolapları, cep telefonları vs. üreten şirketlerin, sanatı bu kadar sevmeleri nedendir?
Koç Holding “İstanbul bienalini düzenleyen İKSV”ye ana sponsor. Akbank “İstanbul Contamprary ana sponsor”, Ülker grubu “Art Beat’e ve Art İstanbul’a ana sponsor”, bu liste böyle uzar gider. Aynı, bir malın marka değerine kavuşturulması gibi. Sponsor oldukları bu sanat festivalleri/bayramları (Adına ne denirse densin) marka değerine ulaşınca gelsin müşteriler. İlerde ‘İstanbul Contamprary’i Dubaii’li bir şeyh şirketinin, Art Beat’i Abu Dabi’li bir holdingin aldığını duyarsanız şaşırmayın derim. Sonuçta; “Sanat-Para-Sanat / Meta -Para-Meta” ilişkisi geçerlidir. Bu bağlamda da “sanatçı” piyasa için mal üreten oluyor.
Meseleyi bir de şu açıdan okumak gerekiyor. İdeoloji ve felsefe; iktisat-siyaset / tarih-toplum kavramlarını açıklamaya yarar. Sanat da bu ilişkilerin dışında kalamaz. Dolayısıyla ideolojiktir ve toplumsal yaşamın düzenlenmesinde önemli bir işleve sahiptir. Bu açılardan da baktığımızda yukarıda sorduğumuz sorunun karşılığı ortaya çıkar.
Sanatın ideolojik işlevi yalnızca sınıflı toplumun egemen gücü olan burjuvazinin, dolayısı ile sermaye şirketlerini mi ilgilendirir? Ya karşı sınıf olan proletaryayı, onun sınıf temsilcilerini ilgilendirmiyor mu? (Yardımlaşma ve dayanışma anlamında yapılanlar hariç) Peki sermaye şirketlerinin yaptıkları sanat faaliyetlerini ideolojik olarak eleştiren, protesto eden, karşı sanat anlayışını ortaya koyan sınıfsal bir güç var mı? Bu bilinçle hareket eden “Muhalif sanat kolektifleri, dergiler durumu kurtarıyor” demenin de fazlaca bir abartı olmadığını düşünüyorum.”…
İşte bu ilişkilerin doğurduğu bir sembol olarak ÇERÇEVE pek önemli. Kamusal Sanat Laborantları bu anlamda Ülker işçilerinin direnişinde bu sembolle eleştirilerini gerçekleştirmişler ve şöyle seslenmişlerdir:
Basına ve Kamuoyuna;
… ”Bakmak ve görmek arasındaki fark, yoksulla zengin arasında, işçi ile patron arasında, kaza ile katliam arasında, rüya ile gerçek arasındaki farktır.
… Sermaye ve iktidarlarının dayattığı çerçeveden bakmak zorunda değiliz. Bunu başardıklarına olan inançlarını sarsmak için olmamız gereken en doğru yerdeyiz. Ülker işçilerinin direnişinin yanındayız. Ülker işçileri başka bir sendikaya üye olma hakkını kullandığı için işten atıldılar. İçeride kölelik düzenini devam ettirip sistemin bozulmasını istemeyen var olan sendika ve fabrika yönetimi, başka sendika hakkını kullanmak isteyen işçileri işten atmıştır. Bugün boş olduğu iddia edilen çerçeve ile Ülker işçilerini ziyarete geldik.
… Çerçevenin dışında tuttuğunuz, görmek istemediğiniz, sizin binalarınızı inşa edenler, geçip gittiğiniz yolları yapanlar, saraylarınızın elektriği için kömür çıkartanlar, ağızlarınızın tadını verenleriz. Çerçeveye, içine iyi bakın. Onu başınıza yıkacakları iyi tanıyın.” (Kamusal Sanat Laboratuvarı)
Ülker işçilerinin de destek verdiği Bakırköy Belediyesine bağlı taşeron BYUAŞ firmasında çalışan üç işçi, Belediye-İş 2 No’lu şube’de örgütlendikleri için işten atıldı. Sendikaya üye olan bir işçi ile hayvan barınaklarına sürülen işçiler de çerçevenin dolu yüzü olarak yansıdı eyleme.
Herhalde anladık artık o çerçeve boş mu? Dolu mu?...
(*) (8 mart 2013 / Özcan Yaman, Sermayenin Kültür ve Sanata Ettikleri)
- Çöp konteynerlerini hazır tutalım… 05 Nisan 2024 04:30
- Bir sabahın üç kapısı var göğe 29 Mart 2024 04:15
- Türkiye vatandaşlığına kabul edilmeyen fotoğrafçı Othmar Pferschy’nin dramı 01 Mart 2024 04:20
- Emirgan Sanat Evinden kültür merkezlerine… 16 Şubat 2024 04:20
- ‘Adalet-sizlik’ 02 Şubat 2024 04:13
- ‘Öyle bir yere geldik ki… hiçbir sokağın adı yok’ 19 Ocak 2024 04:11
- Yeni yıla başladık 12 Ocak 2024 04:36
- Ruh ve beden üzerine … 22 Aralık 2023 04:12
- Hatırla... 01 Aralık 2023 04:13
- Sözlerin izlerinden cennetin güzelliklerine… 24 Kasım 2023 04:10
- Ölümsüz bir çocuk: Hanzala! 03 Kasım 2023 04:00
- Hangi demokrasi, nasıl bir cumhuriyet? 27 Ekim 2023 04:00