06 Mart 2015 00:54

Varla yok arası

Varla yok arası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anlatacak yeni hikayeler bulmakta zorlanan sinema endüstrisi, epeydir mitoloji, dinler tarihi vs. gibi masallara da el attı. Amerikan sinemasında yılda birkaç tane masalları ters yüz etme filmi yapılıyor. Son örneği, bizde daha iki hafta önce gösterime giren Rob Marshall’ın Sihirli Orman’’ı oldu. Güçlü kadınlar, şapşal beyaz atlı prensler arasında bildik masalları birbirine bağlarken sürprizler yapmaktan da geri durmuyordu. Bir de, bizdeki masal sevdası var. Hikaye bulamamanın yanına, gerçeğin kendisinin mutsuz ediciliğini koyun. Rolleri tersine çevirme falan yok, sürpriz hak getire, klişeler üst üste. Bu yılın başından bu yana masallara bolca başvuran filmler arasında (Zzorlasak Mucize de girer ya, kalsın) Özcan Deniz’in Sevimli Tehlikeli’si ve Burak Aksak’ın Bana Masal Anlatma’sı vardı, İlksen Başarır’ın Bir Varmış Bir Yokmuş’u da eklendi kervana.

Nehir masal anlatır, Ozan şarkı söyler. Nehir, Ozan’a masallardan söz ederken, “İlk masalı bir kadın anlattı” der. Filmin dış sesi ise Mert Fırat’a aittir, diğer masallı filmlerin de anlatıcılarının hep erkek olması gibi. Bu diğer örneklerde, kadının kurtarılmayı bekleyen prensesliği, erkeğin de onu kurtaran kahramanlığı baştan sona çok açık olduğundan, orada zaten geleneksel hayali rollerin tekrar edildiği ortada. Bir Varmış Bir Yokmuş, ilişkilerin de birer masal olduğu ve ancak buna inanılırsa yürüyeceği esprisi üstüne kurulu bir romantik film. Onun tekrar ettiği, yaramaz oğlanla masumiyet timsali kızın aşkı, her anlatı türü gibi sinemadan da tanıdık. 

Hem de epey tanıdık. Erkek bir rock yıldızı, kadınsa anaokulu öğretmeni. Asi, bağımsız, huzursuz karakterlerin ilk akla gelen mesleği rock’çuluktur zaten. Masum, anaç, deli dolu, ayakları üstünde duran kadınlara da çocuklarla ilgili meslekler yakışır. Aşıklar sahneye çıkar çıkmaz, böylece başlarına geleceklerin hemen tamamı, tahmin edilebilir hale geliyor. Erkek elinden gelen sorumsuzluğu yapacak, kadın onu düzene sokacak. Ama erkek yine de kadını hayatına tam anlamıyla almayınca, ayrılacaklar. Erkeğin dramatik bir sırrı olduğu ortaya çıkacak. Kadının onu yeniden kollarına almaması için bir sebep kalmayacak. 

Bir Varmış Bir Yokmuş’un hikayesi, Nehir’in tesadüfen Ozan’ın şarkısını duymasıyla başlıyor. Konserlerine gidiyor, tanışıyor, birlikte vakit geçirmeye başlıyorlar. Ama bunun romantik bir ilişki olmadığında anlaşarak başlıyorlar. Oğlumuzun bağlanma problemleri olacağı zaten alnında yazdığı için. Nehir Ozan’ı derleyip toplamaktan memnun olsa da, Ozan bundan biraz sıkılıyor. Kriz buradan çıkıyor. 

Nehir’in kendi kararlarını veren, sarhoş olmayı kendi seçen, Ozan’ı kendi tavlayan bir kadın olduğunu düşünerek, karşımızda güçlü bir kadın karakter olduğuna inanabiliriz. Ama bu masal, erkeğin masalı ve Nehir aslında yine erkek egemen hayallerin kadını. Çekip çevirecek, affedecek, iyileştirecek, yani erkeğin yaralı ve sorumsuz hallerini pışpışlayacak. Cinsiyet rollerini erkeğin rahatına göre düzenleyen mekanizmayı bozmadıkça da, güçlü görünen kadın karakterler o kadar güçlü olmayacak. 

Bir filmin klişelerle dolu olduğu eleştirisi, biraz klişedir, malum. Başka Dilde Aşk’tan bu yana, özgün sesini belli eden bir yönetmen İlksen Başarır, senaryoyu birlikte yazdıkları Mert Fırat’la. Bir Varmış Bir Yokmuş’ta ise, bolca müzik var elbette, Mert Fırat’tan bir küçük konser hatta. Oyunculuğu, kurgusu, yönetmenliğiyle benzerlerinden daha iyi bir sinema var, ama özgünlük, varla yok arası. Karakterlerin kuruluşu kadar, diyaloglar bazen kadınlı erkekli mevzuları ilk kez konuşan ortaokul öğrencilerini hatırlatacak kadar basit, ne yazık ki. Hayal kırıklığı, beklenti yüksekse gerçekleşecektir, yoksa seyirciyi çekmeyi başaracağına kuşku yok. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...