03 Mart 2015 00:12

Mase'in ardından

Mase'in ardından

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnanmayabilirsiniz ama New York Knicks’in ‘cool’ olduğu bir dönem de vardı. Seinfeld’de Knicks maçına gitmenin büyük bir kutlama sebebi olduğu bu dönem çok da eski değil. ‘90’lar mavi-turuncu ve beyaz formalılara saygı beslenerek geçirildi. 
Biz o dönemler NBA’i matbu yayınlardan takip edebilen çocuk basketbol delileriydik. Her basketbol dergisinden ikişer tane alır, birini okur, diğerinin resimlerini keser odamıza yapıştırırdık.
İlgimiz öncelikle kazananların üzerindeydi. Michael Jordan’ın Bulls’u ve Hakeem Olajuwon’un Rockets’ı Knicks’e karşı hep en iyilerini parkeye getirmeyi bildiler. Ama  New York’un emekçilerini de takdir etmeyi kısa zamanda öğrendik.
Patrick Ewing’in etrafında şekillenen takım tepeden tırnağa ağır işçilerle doluydu. Charles Oakley, John Starks, Derek Harper, Greg Anthony, Charles Smith ve elbette 28 Şubat’ta yaşamını yitiren Anthony Mason (Mase).
Pat Riley ve Jeff Van Gundy’nin dişli takımları bu çalışkan oyuncu grubuyla 1991/92’den itibaren hiç Play-Off’un dışında kalmadı, iki kez final oynadı. Riley ile Van Gundy arası dönemde aynı oyuncular, takımın kimyasını değiştirmek isteyen Don Nelson’la da anlaşamadı ve sahadaki sonuçlar kötü olmasa da Doğu Yakası’nı ‘Batılılaştırmaya’ çalışan -ki bu o dönem büyük suçtu bkz: Hip-Hop savaşları- ‘çılgın bilim insanı’ emeline ulaşamadan gönderildi. (Kim bilir uzun vadede belki de o haklıydı)
Bu oyuncu grubunun içerisinde Anthony Mason, tartışmasız takıma ruhunu verendi. Miami’de doğan ancak Queens’te büyüyen ‘Mase’, 3.tur 53. sıradan zar zor seçilebildiği ligde ilk yıllarda hiç şans bulamadı ve şansını yurt dışında denemek zorunda kaldı. Venezuela ve Türkiye’de Efes Pilsen’le geçen yıllarını pek hayırla yad etmedi. Hatta 1996’da Charlotte Hornets’a takas edildiğinde kendisine “New York gibi büyük bir şehirden sonra Charlotte’ta sıkılmayacak mısın” diye soran gazeteciye “Ben İstanbul’da yaşadım. Ne kadar kötü olabilir” yanıtını verdiğini o dönem elimizden düşürmediğimiz Fast Break’ten okuduğumu hatırlıyorum.
Parası olan için İstanbul’un sıkıcı bir kent olduğunu kimse iddia edemez o yüzden “İyi basketçiydi ama şehrin iyisinden anlamazdı” deyip geçelim bu mevzuyu.
Evet, Anthony Mason, ya da Knicks taraftarlarının sevdiği lakabıyla ‘Mase’. 91/92’de bir anda ortaya çıkıp hem Knicks’i yeniden Play-Off’a taşıyan takımın motoru oldu hem de nihayetinde ‘En İyi 6. Adam’lığa (1995) kadar giden yolu açtı. 4 numara için boyu kısaydı (2.01) ama uzun kolları, geniş omuzları ve gücüyle bu açığı kapatıyordu. Atletikti, iyi ribauntçu, iyi savunmacıydı. Bir guard’ı andıran top hakimiyeti ve pas yeteneği onu sıra dışı bir ‘Point Forward’ yapıyordu. Ama korkunç bir şutördü.(Zaten şut atabilse Scottie Pippen olurdu!)
1996/97 sezonu öncesi Larry Johnson’la takas edilip Charlotte Hornets’e geçtikten sonra da ‘Point Forward’ yeteneklerini konuşturmaya devam etti. 16.2 sayı 11.4 ribaunt 5.7 asistlik o All-Star sezonu, ağır işçilikle geçen sert bir kariyerin meyvelerinin toplandığı yıl oldu. Miami ve Milwaukee’de de oynadıktan sonra 2003’te basketbolu bıraktı. Her zaman Knicks organizasyonuyla yakın ilişkilerini korudu. Knicks’e son dönemde gelen oyuncular bile ölümü sonrası onunla olan ilişkilerinin ne kadar yakın olduğunu ortaya koyan açıklamalar yaptılar.
New York Knicks, 2000’lerden itibaren büyük bir çöküşe girdi ve 13 sezonda yalnızca 4 kez Play-Off’a kalabildi. Organizasyon eski ruhunun çok uzağında. Yıldız oyuncuları (Michael Jordan) korumak için lige hand-check kuralı getirten takımın savaşçı ruhundan eser yok. Yıldız oyuncular da derde derman olamıyor. Queens’ten bir ‘Mase’ daha kolay çıkmaz elbette ama Knicks bir gün toparlanacaksa Anthony Mason gibi bir figüre büyük ihtiyaç olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...