28 Şubat 2015 01:00

Bir oturumdan toplumsal manzara

Bir oturumdan toplumsal manzara

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen akşam TV’de bir oturum izledim. Fazla detaya girmeden ve oturumun künyesini açık etmeden sadece oturumun bende düşündürdüklerini kısa bir yazı boyutunda yansıtmak istedim. Her oturumda olduğu gibi, izlediğim oturumda da, çok keskin olmamakla beraber, karşıt görüşte kişiler vardı. Belki de tarafların aşırı zıt olmamaları nedeni ile oturum olgun ve yapıcı fikirlerin ileri sürüldüğü gayet nezih bir ortamda cereyan etti.
Oturumda en geniş işlenen konu, AKP iktidarının “dindar nesil” başlığı altında yürüttüğü politikanın ne denli anlamsız ve yanlış olduğu idi. Hemen şunu belirtmeliyim ki, AKP’nin dindar nesil yetiştirme politikası ile ufacık çocuklara anlamsız ve yararsız konuları ezberletmeye yeltenmesinin faydadan çok hem yetişen nesle hem de bizzat din kurumuna büyük zarar vereceği konusunda tüm konuşmacıların tam bir ittifak içinde olması ilerisi için çok ümit verici bir nokta idi. Aynı şekilde, çocuklarımıza genel ahlak ve davranış kültürü verilmesinin gerekli olmasına karşın, bu amaca okullarda din dersleri ile gerçekleşemeyeceğinin belirtilmesi de fevkalade olumlu idi.
Toplumun gelişmesi ve ileri gitmesi konusunda siyaset, medya ve farklı kurumların hemen hiç birinin üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmediği ve bu bakımdan tüm kurumların sorumlu olduğu görüşü de olumlu idi. Bu kurumların yarı tehdit yarı şantajla siyasi organ tarafından baskı altına alındığının ifade edilmemiş olması ise ciddi bir eksiklik idi. Ancak, bir konuşmacının halkı yönlendirmede etkili olabilecek TV dizilerinin AKP’nin tercihi doğrultusunda belirli kesimin tercihine uygun olabilmesi için  rating adreslerinin değiştirildiğini söylemesi doğrusu şaşırmanın ötesinde beni dehşete sürükledi. Gerçi bunları söyleyen kişi de biliyor olmalı ki, AKP parlamento hakimiyeti ile yasalarla da istediği gibi oynamaktan çekinmediğine göre, böylesi patolojik anlayışta rating ayarlama işi fazla abartılacak bir şey olarak görülmemeli.
Program çok ciddi olarak bir AKP eleştirisi niteliği taşır gibi idi. Toplumun ayrıştırıldığı, bir tür Sünni İslam ve Türklük hedefi güdüldüğü ve Ermeni, Rum ya da Musevi vatandaşlarla ilgili samimi bir kabul ve topluma entegre etme çabalarının görülmediği belirtildi ve ebedi olacağa benzeyen sancılarımızdan dem vuruldu. Hatta bu konuda daha da ileri  gidilerek, toplumsal siyasi kanaatlerin gerçek parti programları ya da icraatları üzerinden değil, her kesimin kendi partisini iktidara taşıma anlayışı ile oluştuğu ifade edildi.
Hemen tüm konuşmalarda eksik olan çok temel görüntü, kapitalizmin yaygın ideolojisinin eseri olarak bilimlerin ve onlardan kaynaklanırcasına düşünce kalıplarımızın kompartımanlara bölünmüşlüğü şeklinde ortaya çıktı. Şöyle ki, cumhuriyetin kuruluşundan beri yaşamış olduğumuz travmaların, zaman zaman baskılamalarla hasır altı edilmiş olmasına rağmen, bir türlü atlatamamamızın ana nedeninin ekonomik altyapıyı güçlü ve yaygın olarak kuramamış olmamızdır. Daha net söylemek gerekirse, ekonomik kalkınmada yeterli yol alınmamış olmasının toplumsal çatışmaların aşılamamasında çok temel nedeni olduğunu düşünüyorum.
Ancak, AKP’nin iktidarda kalma çabaları kadar, onu iktidarda tutmak isteyen taraftarların da etik ya da bizzat kendilerinin reklam ettiği İslam’a yöneliş ve dindarlık(!) olgu ve eylemleri ile özdeşleşemeyecek davranışlarının açıklaması ekonomik altyapı ile değil, ilgili tarafların topluma zerk etmek istedikleri dokuları nasıl çarpıttıklarının ve bu dokuları hatalarına nasıl örtü yapmaya çalıştıklarının göstergesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...