26 Şubat 2015 00:45

Nerede bu taraftar?

Nerede bu taraftar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hafta sonları yayımlanan spor programlarının hemen hepsinin bir bölümünde, “Ne oldu bu seyirciye?”, “Nerede bu taraftarlar?” konulu konuşmalar yapmak artık kanıksandı. 
En dramatik ve acıklı konuşmalar ise yayıncı kuruluşta gerçekleşiyor.
Maç sonrası yayımlarda, önce maç görüntüleri yayımlanıyor, ardından Şansal Büyüka, artık gelenekselleşen bir tavırla,  gözlerini büyük büyük açarak programın sürekli konuğu olan Mustafa Denizli’ye dönerek “Hocam, tribünler niye boş? Taraftar neden maçlara gelmiyor?” sorularıyla, “Taraftarlar nereye kayboldu” başlıklı bölümü açıyor.
Neredeyse sezonun ilk haftasından beri süren benzer diyaloglarda onlarca neden öne sürüldü, futbolun kötülüğü, statların zeminleri, hava durumu, maç saatleri, tribünlerin konforsuzluğu her tür bahane üzerine çene yoruldu ama bir türlü “Acaba passoligin etkisi ne?” sorusuna gelinemedi.
Passoligin adının geçtiği her programda ise yorumcular sekmeden “Passolig sahibi sayısı 600 bini geçti”, “Passolig sahibi sayısı 700 bini geçti” gibi sözde “mutlu” gelişme haberlerini vermekle yetiniyorlar. Bu hafta, passolig sponsorluğunda spor programı yapan yorumcular büyük bir keyifle müjdeyi verdiler, “Passolig alanların sayısı 800 bini” geçmişti. 
Bir yandan bu müjdeyi verenlerin bir yandan “Yahu bu tribünler niye boş?” muhabbeti yapmasının sadece iki açıklaması olabilir: Ya yorum yapanların büyük çoğunluğu “passolig” ile tribünlerin boşluğu arasındaki ilişkiyi kuramayacak kadar zayıf beyin fonksiyonlarına sahip ya da ekran başındaki bizleri bildiğin düz “aptal” sanıyorlar. Ortada çok karmaşık bir matematik problemi yok aslında “800 bin passolig sahibi varsa” tribünler niye boş? Nasreddin Hoca’nın fıkrasındaki gibi “Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede?”
O 800 bin kart sahibinin önemli bir kısmının çeşitli hediye ve promosyon kartlar ile sisteme dahil edildiğini ve gerçek anlamda tribünlere sürekli giden futbolseverler olmadığını belirtmeden 800 bin rakamını telaffuz ederseniz, kedi-ciğer ikilemi içinde kaybolursunuz.
Benzer bir çelişkiyle devam edelim.
Taraftarların büyük çoğunluğunun boykot etmesi sonucunda, tribünlerin boş kalmasını Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören nasıl değerlendirmişti? 
“Aslında passolig amacına ulaşmıştır, gelmesini istemediğimiz taraftarlar artık tribüne gelmemektedir.” Peki, kabul edilebilir bir açıklama, demek ki federasyonun tribüne gelmesini “istediği taraftarlar” ve “istenmeyen taraftarlar” varmış ve passolig sayesinde “istenmeyen taraftarlar” tribünden ayağını kesmiş. Ancak burada da garip hatta garip ötesi diyebileceğimiz bir durum var. Tribünlere gelen az sayıdaki taraftar federasyon tarafından “istenen” kişilerse, sezon başından beri kötü tezahürat ve seyirci olayları nedeniyle passoligin geçerli olduğu süper lig ve birinci ligde verilen milyonlarca liralık disiplin cezasını ve tribün kapatmaları nasıl açıklayacağız? Cezalardan anlaşıldığı kadarıyla, Demirören’in “istenen taraftarları” küfürlü ve kötü tezahüratta bulunup, zaman zaman tribün olaylarına da neden olabiliyormuş?
Tam burada sormak gerekiyor değil mi, hani passolig küfürlü, kötü tezahüratı ve tribün olaylarını engelleyecekti? Ne oldu o iş?
Şairin dizesi sizin de aklınıza gelmiyor mu?“Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça”. Memleketin her alanında tutarsızlık ve ahmaklık “normalleşmişken” futboldan yüksek bir düzey bekleyerek belki de biz haksızlık yapıyoruz. Haftaya daha da boşalmış tribünler karşısında 900 bininci kartın satış “müjdesini” almak üzere hoşça kalın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...