19 Şubat 2015 01:00

Orta Çağa kesin dönüş

Orta Çağa kesin dönüş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de uzunca bir süredir, Orta Çağ dönemini hatırlatan politik söylem, uygulama ve olayların belirgin bir şekilde arttığı bir dönemden geçiliyor. Orta Çağ koşulları pek çok bakımdan gerilerde kalmış olmasına rağmen, o dönemi karakterize eden zihniyet dünyası ile günümüz Türkiye’si arasında somut bağlar kuracak o kadar çok örnek ortaya çıkmaya başladı ki, çok sayıda insan artık hangi çağda yaşadığını sorgulamaya yönelmiş durumda.  
Orta Çağ Avrupası’nda dini tekeline alan Katolik Kilisesi, toplum üzerindeki mutlak egemenliğini kaybetmemek için her gelişmeyi dine göre açıklıyor, halkı dinin emrettiği kurallara göre yaşamaya ve Kiliseye itaat etmeye zorluyordu. Bu yaklaşımın somut bir sonucu olarak, Orta Çağda kadınlara yönelik “insan mı, şeytan mı”  tartışmaları üzerinden “cadı avı” başlatıldı. O dönem kadınların şeytanın bazı özelliklerine sahip olduğu, erkekleri sürekli “tahrik ettiği” ve onları “baştan çıkardığı” iddia edildi. Binlerce kadının cadı olduğu iddiasıyla canlı canlı yakıldığı bu dönem tarihe “Orta Çağ karanlığı” olarak geçti.
Orta Çağda sadece kadınlar değil, rahip ve gök bilimci olan Giordano Bruno örneğinde olduğu gibi, bilimi savunanlar, Engizisyon mahkemesi kararı ile işkence edilerek ve yakılarak öldürüldü. Kiliseyi eleştirenler ve otoritesine itaat etmeyenlerin aforoz edildiği bu dönem ile günümüz Türkiye’si arasında benzerlik kurulması bile, AKP iktidarı ve yandaşlarının temsil ettiği zihniyetin ancak Orta Çağ koşulları ile açıklanabileceğini gösteriyor.
Orta Çağda Katolik Kilisesi, halk üzerindeki egemenliğini dini baskı ve zorlamalarla pekiştirmek ve otoritesini sağlamlaştırmak için İncil’deki öğretileri kendi çıkarına göre yorumlayıp, halka tamamen kendisi tarafından biçimlendirilen yaşam kurallarını dayatıyordu. İçerik ve uygulamalar farklı olsa da bu durumun bir benzeri, aradan geçen sürede bilim ve düşünce alanında sayısız devrim yaşanmasına rağmen, günümüz Türkiye’sinde AKP iktidarı ve Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle benzer bir içerikte gerçekleştiriliyor. Sadece bu örnek bile, Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönem ile “Orta Çağ karanlığı” arasındaki büyük benzerliği görmek ve anlamak açısından yeterli.
Türkiye, merkezinde eğitim sisteminin yer aldığı, adım adım toplumsal yaşamın bütün alanlarına yayılan ve özellikle çocukları, gençleri ve kadınları içine alan yoğun bir dinci, ırkçı ve gerici bir kuşatma ile karşı karşıya. Çocuklar ve gençler, özellikle kız çocukları bu kuşatmayı ağırlıklı olarak eğitim sistemi içinden başlayarak yaşıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Diyanet İşleri Başkanlığının fetvalarına kadar her ağızlarını açtıklarında kadınların eğitimde ve toplumsal yaşamda ancak dinin emrettiği kurallara uyarak yer alabileceğini, aksi halde “yoldan çıkmış” sayılacaklarını iddia ediyorlar. Bu sapık zihniyetin etkisiyle kadınlar, yaşamın her alanında, evde, işyerinde, sokakta, okulda çok yönlü ve farklı şekillerde, son olarak Üniversite Öğrencisi Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesine olduğu gibi, Orta Çağ zihniyetini bile gölgede bırakacak şekilde hedef haline getiriliyor ve peş peşe katlediliyorlar.   
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen her olayı dini referanslar üzerinden açıklaması ve kadınların erkeklere “Allah’ın emaneti” olduğunu savunacak kadar, aklı başında olan hiçbir insanın kabul edemeyeceği ifadeleri kullanması, en temel insani değerlere ve tarihin ileriye doğru gidişine açıkça meydan okumak anlamına geliyor.
Siyasal iktidar temsilcileri ve yandaşlarının her şeyi dini referanslara göre açıklama çabaları ve somut yaşam pratikleri arasındaki derin çelişkiler, bunların mevcut zihniyet ya da düşünce dünyaları ile kesinlikle bu dünyaya ait olmadıklarını, her açıdan Orta Çağ’a kesin dönüş yapmaya karar verdiklerini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...