18 Şubat 2015 01:05

Yemen-1

Yemen-1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son birkaç aydır, Yemen’de olanlar, Tunus’tan başlayıp Mısır’da devam eden, Libya ve sonra da Suriye’yi kasıp kavuran salgının bir devamı gibi düşünülebilir. Üstelik komplo teorilerine meraklıysanız, elinizde olup biten her şeyi açıklayacak bir şablon var demektir. Mikrobun kaynağı ve salgının yayılma haritası, zıvanasından çıkmış bir savaş yoluyla yayılma ve hegemonya pekiştirme saldırganlığının izlerini gösteriyorsa, bunun da “zamanlaması manidar” bir komplonun eseri olduğuna kolayca karar verirsiniz. 

Ne var ki, eğer bir ülkenin kendi tarihsel geçmişinde birikmiş ve bir biçimde patlamaya hazır hale gelmiş sorunlar ve çelişkiler yoksa hiçbir komplocu orayı böylesine karışık ve çatışmalı hale getiremez. 

Yemen, bugün sürüp giden Suriye krizinden daha büyük ve daha geniş çaplı bir savaşa doğru bölgedeki krizin sıçrama noktası olabilecek özellikler taşıyor. 

Her şeyden önce Yemen, Arap Yarımadası denilen bölgenin Afrika’yla burun buruna olduğu bir yerde duruyor. Tarihin çok eski dönemlerinden başlayarak, Hint Okyanusuna yol almak isteyen gemicilerin geçmek zorunda oldukları bir boğazı tutmuş bulunuyor. Bu iki özellik, yani Hint Okyanusu’na açılmak ve Afrika’ya geçmek isteyenlerin ayakaltında olması, özellikle Hindistan’a giden her patikayı kendinin sayan İngiltere Krallığını çok ilgilendiriyordu. Osmanlı ordusunun binlerce askerini çöle gömdüğü bu topraklarda, İngiltere yalnızca geçmişiyle değil, geleceğe dair tasarılarıyla da hâlâ ilgili. 

Yemen, ‘60’lı yıllarda başlayarak pek çok iç çatışma yaşadı. Aşiret yapısını koruyan toplulukların küçük çıkarlar peşinde birbirlerine düşmanlaştırılmalarının hayli kolay olduğu koşullarda, İngiltere, ülkeyi üç ayrı bölgeye ayırmıştı. “Güney Arap Emirlikleri Federasyonu” adı verilen siyasi yapı, bir yandan geleneksel “böl-yönet” politikasının uygulanmasını kolaylaştırıyordu, diğer yandan da farklı mezhepler arasında denge kurarak belli bir istikrar sağlıyordu. 

Bu arada, bütün bu bölge için hayli ilginç ve aykırı sayılabilecek bir biçimde, Aden bölgesini temsilen, Halkın Sosyalist Partisi etkili bir siyasi konum kazanmıştı. 

1963’te İngiltere’de İşçi Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte hükümetin Yemen’e bağımsızlık verileceğini belirtmesi üzerine Milli Kurtuluş Cephesi Güney Arabistan’ı ele geçirmeyi başardı. 1967 yılı sonuna doğru,  Güney Yemen’de “Güney Yemen Halk Cumhuriyeti”nin kurulduğu ilan edildi. Ardından, kendilerini Marksist olarak tanımlayan bir grup, Milli Kurtuluş Cephesinin liderini devirerek, “Marksist bir rejim” kurmaya giriştiklerini açıkladılar. Ardından da, devletin adı Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti olarak değiştirildi. 

İki Yemen’in birleşmesi yolundaki girişimler pek çok uluslararası gerginliğe sahne oldu. 1972 yılında Kaddafi’nin aracılığı ile iki taraf bir anlaşma imzaladı. Ancak bu anlaşma havada kaldı. 1979’da iki Yemen arasında işin içine ABD ve Sovyetlerin de karıştığı bir savaş yaşandı. Sovyetler ve Küba’nın desteklediği Güney Yemen, Kuzey Yemen topraklarında ilerlemeye başlayınca,  ABD ve Suudi Arabistan Kuzey Yemen’e silah ve asker yardımında bulundu. Sonuçta, hiçbir şey değişmeden Arap Birliğinin aracılığıyla ateşkes ilan edildi. Ateşkesten 14 gün sonra da iki Yemen devlet başkanları bir birleşme anlaşması imzaladı fakat bu anlaşma da hayat bulmadı.

Nihayet, 1990’da iki Yemen birleşerek, Yemen Arap Cumhuriyeti’ni oluşturdular. Bugün yaşananlar, bu karmaşık geçmişin izlerini taşımaktadır. Görünürdeki “mezhepsel” çatışmanın ardında bir dönem etkili bir sosyal devlet uygulamasını yaşamış bir halkın derinde yatan özlemleriyle çelişen emperyalist-iş birlikçi politikalar bulunmaktadır. 

Yemen konusunu anlama çabasını haftaya sürdürelim. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...