13 Şubat 2015 01:02

Başkanlık sistemi ve seçimler

Başkanlık sistemi ve seçimler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Milli şef özentileri olmasın diye... kimse millete efendilik taslamasın diye başkanlık sistemi istiyoruz.” Erdoğan’ın başkanlık sistemini neden istediğine ilişkin gerekçelerinden bazıları bunlar. Bu sözler aslında milli şefte, efendi de ancak ben olurum, başkanlık istemi işte bunlar için gereklidir demenin Erdoğancası oluyor. Ama görülüyor ki, başkanlık sistemi tartışılıyor olsa da şimdiki Cumhurbaşkanı fiilen Başkan gibi davranıyor ve bu fiili yönetimine hukuksal, anayasal bir zemin oluşturmak üzere açıkça AKP lehine, onun seçimlerde açık farkla kazanması için politik bir kampanya yürütüyor.

Erdoğan böyle hareket etmekle hem bağlılık yemini ettiği anayasayı –onun da antidemokratikliği, darbe ürünü olması bir yana- ayaklar altına almış oluyor, hem de şimdi varolmayan, ama kafasında gelecekte olacağını varsaydığı, mevcut anayasadan da gerici, hayali bir anayasanın maddelerine göre hareket ediyor. Gelecekteki bu anayasanın ise, tek adam etrafında örülmüş bir diktatörlük sisteminin hukuksal kılıfını oluşturduğunu artık çok iyi biliyoruz. Hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrımını, demokratik hak ve özgürlükleri tanımayan bir anayasa olacaktır bu.

Bu durumda ortaya şöyle bir politik tablo çıkmaktadır: Haziran seçimleri bu yeni anayasanın ve başkanlık sisteminin oylanacağı bir seçim olacaktır. Erdoğan Latin Amerika seyahatine çıkarken zaten bunun böyle olacağını açıklamış ve ilan etmiş durumdadır. Eğer saraydaki hesaplar çarşıya uyarsa, seçilecek yeni parlamento AKP çoğunluğuna dayanarak kafalardaki yeni başkanlık anayasasını yapacak, bu anayasanın başkanı da başkan olarak seçilmemiş Erdoğan olacaktır! Böylece cumhurbaşkanı seçimi süreciyle başlayan başkanlık yürüyüşü sonuçlandırılmış olacaktır.

Şimdilerde Erdoğan ve onun AKP’sinin yakın politik hedeflerinin merkezinde böyle bir sistemi kurmak bulunmaktadır. Eğer durum böyleyse önümüzdeki dönemdeki seçimlerin önemsiz olduğu ileri sürülebilir mi? Ya da sosyalistler ne zaman ülkenin önemli sorunlarının seçimlerle bir çözüme bağlanacağını ileri sürdüler ki yaklaşımı ile bu sorun ele alınabilir mi? Sorunu bu tür yaklaşımlarla ele almak hiç bir ciddi sosyalistin, sosyalist politikacının tutumu olamaz.

Eğer ülkede seçimler yapılıyorsa, bu seçimler kitleler nezdinde bir meşruluk taşıyorsa, seçimlerde politik mücadelenin bir aracıdır ve bu seçimlerde tutum belirleyerek, işçi ve emekçi kitleleri o tutumun etrafında birleştirmek için çaba göstermek, çalışma yürütmek her ciddi sosyalist parti ve akımın görevlerinden birisidir. Ama hiç bir ciddi sosyalist de, ülkede seçimler yapılıyor, halkın kaderi orada belirleniyor diye işçi ve emekçileri kitle mücadelesinin çeşitli biçimleri için hazırlamaktan da vazgeçmez. Eğer politik gündemin önüne seçimler gelmişlerse, bu platformdan da kitleleri daha ileri mücadelelere hazırlamak için yararlanmaktan kaçınılamaz, bu görev görmezden gelinemez. Yani aradaki ilişki keyfi bir biçimde koparılamaz.

Açıktır ki Haziran seçimleri ülkenin demokratikleştirilmesi mücadelesinde önemli bir dönemeç noktası olacaktır. İşçi ve emekçi kitlelerin önüne demokratik, laik, ulusal baskının her biçimini reddeden, ülkenin bağımsızlığını ve halkların kardeşliğini, baskı altındaki mezheplerin özgürlüğünü içeren bir platformla çıkmak, siyasi demokrasi için mücadeleyi ilerleten ve geliştiren bir tutum olacaktır. Ülkedeki politik gelişmeleri dikkatle takip eden, vicdan ve sağ duyu sahibi hemen herkes teslim etmektedir ki, bugün bu platformun ana çizgileri HDK ve HDP tarafından savunulmaktadır. Durum böyleyken kendilerini sosyalist sayan bazı parti ve akımlardaki belirsizliklerin, kafa karışıklıklarının ve ilkesizce CHP’ye yedeklenme eğilimlerinin hiçbir haklı gerekçesi bulunamaz ve bulunamayacaktır.           

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...