01 Şubat 2015 00:58

Vaay kitabın başına gelenler !..

Vaay kitabın  başına gelenler !..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Emin Karaca’yı kitap okurları araştırmaları, özellikle siyasal araştırmaları ve Nâzım Hikmet incelemeleriyle hatırlar. Bugünlerde Belge Yayınları arasında  kitap yasaklamalarıyla ilgili  epey eğlenceli bir çalışması yayımlandı: Vaay Kitabın Başına Gelenler!.. Biliyorum yasakların eğlenceli yanı olmaz, ama ... şu satırlara da gülemezsek ülkemizde yaşamaktan caymamız gerekiyor galiba: 

 “Birkaç kez Abdülhamid’in sadrazamlığını yapan Said paşa anılarında; İbni Sina’nın Şifa kitabının başına gelenleri şöyle anlatıyordu: 

‘İbni Sina’nın Şifa adlı ünlü ve değerli kitabı ki, Osmanlı ülkesinde yalnız iki nüshası olup, bunlar da İstanbul’da idi. Zayi olurlarsa bambaşka nüshasını da bulmak zor olacağından , gerekli ödeneği Maarif bütçesinden verdirerek, bastırılması işine girişmiştik. Basım işi tamamlanmak üzere iken, eserin tashih sorumluluğunu yükümlenen Maarif Nazırı Subhi Paşa’nın kendisine yardımcı olarak yanına aldığı bir adam, bu kitabın zararlı eserlerden olduğunu ileri sürmüş. Baskı işi durdurulduğu gibi , basılan ciltler de özel memurlar tarafından yakılmış.” 

Olayın kızılacak, eleştirilecek yanları yerine gülmekten başka çare var mı? Ne demiş atalarımız: Güleriz ağlanacak halimize. Kitapların böyle sürü sepet yakıldığı günlerde, imha yakımları için Çemberlitaş Hamamı’nın kullanıldığı, sonunda hamamcının, hamamın zarar göreceği gerekçesiyle “Kendinize başka yer bulun” dediği rivayet olunur. 

Sonradan  kitapların kağıda dönüştürülmesi  için kağıt fabrikalarına (mesela SEKA’ya)  yollandığını biliyoruz. Bu zararlı kitaplardan üretilen kağıtlar ara sıra da olsa içerdikleri eski zararlı bilgileri kusmuş olmalılar ki kağıt fabrikaları da özelleştirilmiş kısaca kapatılmış derler.. 

DEVECİNİN GÜNLÜĞÜ 

Kitaba, kağıda, yazara, çizere, kitabın dizenine, satanına , biriktirenine davranışımızın ne kadar hoyrat olduğunu söylemeye gerek yok. Emin Karaca’nın Belge Yayınları arasından çıkan 430 sayfalık ( ve 150 yıllık)  kitap yasaklama tarihimize karşın halkın kitaba inancını gösteren, umudumuzu diri tutan olaylar yaşanıyor ne güzel ki.  

2003 yılı eylülünde Cevdet Üzüm, dedelerinden birinin hatıra defterini yayımlamış: Devecinin Günlüğü. 1922 yılında Yunanlar’ın Sökeyi işgalini, Söke yakınlarındaki köylerin durumunu Cevdet Üzüm kitabının ön sözünde özetlemiş. Bu özette Kuvayı Milliye çalışmalarına katılan devecilerle ilgili bilgiler de var.  
Günlüğü yazan Mehmet, köyünün adı  yüzünden Üzümlü diye anılıyor, bu adı soyadı olarak almış. Günlüğünü kendinden sonraya kalsın diye bilinçle yazmış, hatta fotoğraflamış.1943-1963 dönemi onun devecilik yaptığı dönem. Çocukluğunda bir deveyle başa çıkamayışını ustaca şöyle özetliyor: 
 “Yük devesinin ipinden tutup çeksem , acemi deve de gelecek biliyorum. Ben acemi, deve de acemi olunca bir anı olarak kaldı yaşamımda bu olay.” 

Askerin bayram yemeği listesinden, köy sevdalarına, yük taşıma fiyatından ayakkabı fiyatına  küçük küçük olay yansımalarıyla bir belgesel denemesi olan Devecinin Günlüğü’nü 0256-51106 21 (Söke)’den Cevdet Üzüm’den sorabilirsiniz.  

Sansür ve yasaklar özellikle çağımızda kınanabilir ve ayıptır ama bence çok da tehlikeli değildir. Çünkü asıl tehlikeli sansür insanın kendi beynine ve yeteneklerine koyduğu sansürdür. Sürüp giden bütün yasaklamaların ve cezaların asıl hedefi de bu otosansürü yürürlüğe koymaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...