23 Ocak 2015 01:02

NSU’dan Pegida’ya: Irkçılıkla hesaplaşma vakti

NSU’dan Pegida’ya:  Irkçılıkla  hesaplaşma vakti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde görülen ırkçı terör örgütü NSU davasında bu hafta içinde üç gün boyunca, 9 Haziran 2004’de Köln’deki Keup Caddesi’ne yönelik bombalı saldırı ele alındı. Önümüzdeki haftalarda da, saldırı sırasında yaralananlar ve tanıklar açıklamalarda bulunmaya devam edecek.

Üç gün boyunca anlatılanların çoğunun bir süre sonra gelip dayandığı nokta, polisin bombalı saldırıdan sonra yaralananlara zanlı muamelesi yapmasına dayanıyor. İlk günden itibaren Türkiye kökenli göçmenlerin yoğunluklu olarak yaşadığı, çalıştığı bu caddeye “ırkçı bir saldırı olma ihtimalini kapatan” polis, suçluyu göçmenlerin içinde aramaya başlamış. Elbette bu tek başına bir-iki polisin yaptığı bir “hata” değil. Baştan aşağı bütün yönetim kademelerinin yaklaşımı bu yönde olmuş. Benzer bir durum göçmen esnafların öldürülmesinden sonra da yaşanmış. Aileler suçlu ilan edilmiş, cinayetin ırkçılıkla ilgisi olmadığı savunulmuş.

2000-2007 yılları arasında ırkçı terör örgütü NSU’nun işlediği 10 cinayet ve iki bombalı saldırının görüldüğü davada 177 duruşma geride kaldı. Bugüne kadar halen somut ve kesin olarak istihbarat örgütlerinin bu cinayetlerdeki rolü ve sanıklarla bağlantısı konusunda bir ilerleme sağlanabilmiş değil.

Umarız, bundan sondaki duruşmalarda farklı belge ve bilgiler ortaya çıkar ve bu konuda Almanya’nın gerçek anlamda ırkçılıkla mücadele konusundaki politikasını gözden geçirecek sonuçlara varılır. Böylece gerçek bir yüzleşmenin önü de açılmış olur.

Bu davanın en önemli sonuçlarından birisinin bu olması gerektiğini eşleri, babaları katledilen aileler, her fırsatta dile getiriyor. “Bizim eşlerimiz öldü, bari bundan sonra bu ülkede hiç kimse ırkçılar tarafından öldürülmesin” diyorlar.

NSU davası bittiğinde çıkarılması gereken en önemli sonuç elbette bu olması gerekiyor.

Ama ülkedeki hava ne yazık ki bir kaç haftadır bu dileğin tersi yönünde...

NSU üyelerinin doğup büyüdüğü Doğu Almanya’da ırkçılar tarafından çağrısı yapılan eylemler Dresden’de kitlesel bir boyut kazandı. Geçen hafta gösterilerin merkezi haline gelen kentte Afrika’dan gelen bir sığınmacı katledildi.

Ama yetkililer, havanın bu denli ağırlaştığı bölgede cinayetin ırkçılar tarafından yapıldığını söylemiyorlar. Halbuki, şu ortamda öncelikli olarak cinayetin ırkçılar tarafından yapıldığının akla gelmesi, soruşturması gerekiyor mu?

NSU cinayetlerinin, bombalamalarının Almanya’ya verdiği en önemli ders, göçmenlerin hedef olduğu herhangi bir saldırı ve hareketin arkasında öncelikli olarak ırkçıların olabileceği yönünde araştırma yapma, dikkat bu yöne çekmekten başka bir şey değildir.

Benzer bir saptırma aslında PEGIDA konusunda da yapıldı.

Dresden sokaklarında göçmenleri, sığınmacıları, İslam inancından olanları açıktan hedef haline getiren, halklar arasında düşmanlık ve nefret körükleyenlerin açıktan ırkçılar olduğu pek çok kesim tarafından ilk etapta kabul edilmedi. Eylem çağrısı yapanlarla eylemlere katılanların “öfkeli vatandaşlar” olduğundan dem vuruldu. Özellikle bu kadar insanı göçmenlere karşı sokağa dökenlerin ileri sürüldüğü gibi ırkçı şahsiyetler olmadığı iddia edildi. Geçmişlerinden yola çıkarak bunu ileri sürdüler.

Halbuki; daha başından eylem çağrısı yapan PEGIDA yöneticilerinin geçmişte ırkçı olmasalar da düpedüz ırkçılık yaptıkları yönünde açıklamalar yapılmış olsaydı, büyük bir olasılıkla hareket bu düzeye ulaşmadan dağılır giderdi. 

Yani; PEGIDA Başkanı Lutz Bachmann’ın ırkçı görüşleri savunan, halk arasında nefret körükleyen birisi olduğunu anlamak için ille de onun sosyal medya üzerinden Hitler’e benzeyen resimlerini yayımlamasına gerek yoktu.

Ama; Almanya’da medya ve çeşitli partiler başta olmak üzere, azımsanmayacak bir kesim toplum içerisinde bu ırkçıların yaptıklarını hoş gösteren bir yaklaşım içerisinde oldular. Açıktan halk arasında nefreti körükleyen, ırkçı görüşleri savunanlar ülkenin en önemli televizyonlarında tartışma programlarına çıkarılarak meşruiyet kazandırıldı. Yani; ırkçılar halka sıradan “öfkeli vatandaşlar” diye yutturulmaya çalışıldı.

Gerçeğin böyle olmadığı artık ortada.

Özetle, NSU tarafından işlenen cinayetler bu ülkede göçmenleri hedef haline getiren her türlü harekete ve yaklaşıma karşı uyanık olmak gerektiğini ve bu hareketlerin arkasında neonazilerin, istihbarat örgütlerinin olup olmadığı konusunda her zaman temkinli yaklaşım bir içerisinde olmak gerektiğini açık olarak göstermiştir.

Hükümet partileri, güvenlik birimleri ve medyanın bir bölümü bu gerçeği halen anlamamış olabilir. Ancak ülke genelinde ayağa kalkan, ırkçılara yer yok diyen on binlerce Alman ve diğer uluslardan emekçi bu gerçeği çoktan anlamış ve sonuç çıkarmış durumda. Antifaşist gösterilerin kitleselliği ırkçılığa karşı asıl mücadelenin sokakta verildiğini bir kez daha göstermiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...