22 Ocak 2015 01:00

İfade özgürlüğü ve hassasiyetler

İfade özgürlüğü ve hassasiyetler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Paris’te Charlie Hebdo adlı mizah dergisine silahlı saldırı yapılması ve 12 kişinin katledilmesi dünyada büyük tepkilere neden oldu. İfade özgürlüğü, yaşam hakkı, inanç özgürlüğü ve şiddet konuları tartışmanın merkezindeydi. Derginin yayınlarının ifade özgürlüğü kapsamında olup olmadığı da tartışılan konuların başındaydı.
Çoğu kişi, ifade özgürlüğünün hem her bir ülkenin kendi iç işi olduğunu düşünüyor hem de bazı konularda kendilerinin “hassasiyetleri”nin dikkate alınmasını istiyor. İfade özgürlüğünün sınırlarının “hassasiyet” ile belirlenmesi isteniyor. Her ülkenin, her toplumun, her bireyin kendi hassasiyeti ekleniyor ve tartışılıyor.
Tartışmalara bakacak olursak, kimse evrensel ya da bölgesel ölçekteki ilkelerden, standartlardan söz etmiyor. Herkes kendi hassasiyetini öne çıkarıyor. İş hassasiyetlere kalsa, özgürlükler yok olacak ve hassasiyet diyenler de nefes alamayacak hale gelecek.
Kişiye ve toplumlara göre değişen hassasiyetlere göre mi sınırlamalar getirilmeli yoksa bu konuda zaten standartlar var mıdır?
Bir bakalım isterseniz:
Avrupa Konseyine  47 ülke üyedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesine göre sözleşmenin tarafı olan ülkeler, sözleşmede yer alan hakları ve özgürlükleri kaza yetkisi dahilindeki herkese tanırlar.
Sadece vatandaşlara değil, “herkes”e tanındığının altını çizelim.
46. maddeye göre de sözleşmenin tarafı ülkeler AİHM’nin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt ederler. Böylece hak ve özgürlükler 47 ülkede de aynı şekilde anlaşılacak ve uygulanacaktır. Avrupa kamu düzeni de budur. Sözleşmenin 10/2. maddesi, ifade özgürlüğünün sınırlama ölçütlerine yer verir:
“Görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin ifşasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”
Demek oluyor ki, 1) yasayla , 2) meşru amaçlar için ve 3) ölçülü biçimde sınırlama olabilecektir. Meşru amaçlar, a) kamusal çıkarlar, b) kişilik haklarını korumak c)Yargının otoritesinin ve tarafsızlığının korunması ana başlıklarıyla sınıflandırılabilir. Bu konuda 10 sınırlama ölçütü olduğu anlaşılıyor.
Ölçülülük de kendi içinde şöyle üçlü tasnife tabi tutulabilir: a)sınırlamada kullanılacak araç sınırlamaya elverişli olacak, b)sınırlama için zorunlu sosyal ihtiyaç olacak ve nihayet c) sınırlama/müdahale, elde edilmek istenen meşru amaçla orantılı olacak.
İfade özgürlüğü, kanaat özgürlüğünü, bilgi ve düşünmeye ulaşma, araştırma, edinme özgürlüğünü ve bilgi ve düşünceleri yayma özgürlüğünü içerir.
İfade özgürlüğü konusunda AİHM’nin Lingens/Avusturya (1996) kararında, “Sadece basının bilgi ve düşünceleri yayma ödevi yoktur, aynı zamanda kamunun bu bilgi ve düşünceyi alma hakkı vardır”,
Handyside/Birleşik Krallık kararında ise (1976) “İfade özgürlüğü 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ ve ‘düşünceler’ için değil, ama ayrıca devletin veya nüfusun bir bölümünü inciten, şok eden, rahatsız eden haber ve düşünceler  için de uygulanır. Bunlar, onlarsız bir demokratik toplum olamayacak çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir” denmektedir. (Bakınız: Akdeniz Yaman-Altıparmak Kerem, İnternet:Girilmesi Tehlikeli ve yasaktır, İHOP Yayını, Ankara, 2008, s.90-92).
Sonuç olarak, ifade özgürlüğü korunmalıdır.
Şiddet, mazur görülemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa