26 Aralık 2014 01:06

Politika kazanı

Politika kazanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir zamanlar gazete ve televizyon yorumcularının ülkenin politik durumunu aktarırken pek sevdikleri bir deyim vardı. Bu deyim “politika kazanı” idi. Söze örneğin, “Ankara’da politika kazanı kaynıyor” diye başlanır ve ardından hızla gelişmeler sıralanırdı. Bu deyim son zamanlarda daha az duyulur, kullanılır oldu. Ama hiç kuşkusuz bu deyimin az kullanılması “politika kazanının” kaynamadığı anlamına gelmiyor. Aksine politik gelişmeler hız kazanmış durumda ve seçim sürecine doğru girilirken bu hızlanmanın daha da ivmeleneceği şimdiden görülebiliyor.

Bir zamanlar “yolları beraber yürüyenlerin” kapışması, yeni partilerin ortaya çıkması, CHP’den ihraçlar, E.Ü. Tarhan’ın parti kurması, CHP’den kopmaya yönelmiş bazı “ulusalcılar” ile Perinçek’çi İP’le ortak bir oluşuma girişiyor oluşu, Birleşik Haziran Hareketi’nin sancılı birliği, “çözüm sürecinin” nereye doğru evirileceği, HDP’nin seçimlere nasıl katılacağı, Emek Partisi’nin Konferans ve Kongresi’ni yapması ve HDK’nın da içinde yer alacağı daha geniş bir demokrasi cephesi kurulması çağrısı gibi gelişmeler, bu politik gündemin bazı başlıklarını oluşturuyor.

Bunlara ülkenin yakın çevresinde sürmekte olan ve artık iç meselelerden ayrılmayan “dış meseleler” de eklendiğinde politik gündemin yoğunluğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz bunlar içerisinde bizim dikkatimizi ve ilgimizi çeken AKP Hükümetine muhalif kesimlerin hareketlenmesi ve hükümeti zayıflatmak ve geriletmek için attıkları, atmak istedikleri adımlardır. Bunları ana çizgileri ile şöyle özetlemek yanlış olmayacaktır.

CHP yönetimi liberal saydığı İslami kesimleri ve Cemaati de içine alan ama tutarlı bir demokrasi programına ve ilkelerine sahip olmayan bir “birlik” çizgisi izlemektedir. Bu çizginin son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de ortaya koyduğu gibi, mevcut olanın üzerine yeni geniş güçler ekleme şansı bulunmamaktadır. CHP yönetiminin yüzünü asıl olarak demokrasi, barış ve özgürlük isteyen dinamik kesimlere döndürme yönünde bazı söylemlerin dışında bir çabasının olmadığı görülmektedir.
Ulusalcılar ve İP’in bir biçimde birleşerek oluşturmaya çalıştıkları birlik, halk için demokrasiyi dışlayan, Türkleri şöven milliyetçiliğe, Kürtleri ezilmeye mahkum eden, ülke içinde AKP öncesi statükoya dönmeyi hedefleyen gerici, milliyetçi bir birliktir. Söylemleri üst perdeden olsa da güçleri çok sınırlı kalmaya mahkumdur, çünkü bu alan MHP gibi partiler tarafından doldurulmuş durumdadır.

ÖDP, TKP’nin ayrışması sonucu ortaya çıkan partilerin vb.nin oluşturdukları  Birleşik Haziran Hareketi içerisinde bulunan güçler ilk zorlu dönemeçte ayrı yönlere gidecekleri izlenimini vermektedirler. ÖDP, HDP, HDK yönünden gelen seçimler için daha geniş güçlerle işbirliği çağrılarına “CHP olmadan olmaz” (A. Taş’ın sözleri) demekte, halkımızın deyimi ile “işi yokuşa sürmekte” buna karşın KP’den A.Güler (Sol’daki yazısı) hem CHP’ye, hem de HDP’ye olmaz demektedir. Bu çizgilerde ısrar BHH bileşenlerinin seçimlerde utangaç CHP destekçiliğinden başka bir politika olmayacaktır. BHH bu noktada ayrışmamış olmaktan, aksine “birleşmiş” olmaktan memnuniyet duyabilir. Ama bu durumda büyük politik iddialara elveda demek gerekecektir.

Emek Partisi’nin HDK, HDP’yi de içine alan, ama BHH bileşenlerini de kucaklayan, sendikaları, diğer toplumsal örgütleri, aydınları, AKP Hükümetine karşı laik demokratik bir yaşam, barış, özgürlük isteyen tüm kesimleri kapsayan en geniş cephe ile hareket etme çağrısı hem demokrasi mücadelesini halk temeline oturtması yönüyle, hem de ülkenin temel sorunlarının gerçek ve kalıcı çözümünü hedeflemesi yönüyle diğer politik çizgilerden ayrılmakta, ama en geniş temelde hareket etmenin yolunu da birleştirici bir platformla ortaya koymaktadır.

Yazıya politika kazanı ile başlamıştık, öyle bitirelim. Politika halkın dışında ve üstünde bir şey değildir. Politika halkın ekmeği, işi, özgürlüğü için mücadele etmesi, kendi kaderini kendi ellerine almasının en temel yoludur, halkın yaşam mücadelesinin ta kendisidir. “Biz politika yapmıyoruz, sadece kendi ekmeğimizin peşindeyiz” diye çığlık atan işçi kesimleri, ekmeklerini savunmaya kararlıca sahip çıktıkları anda politikanın, sınıf mücadelesinin tam göbeğinde yer almaktadırlar, çünkü hükümetin, devletin, sermayenin politikası tam da o sahip çıkılan ekmeğin küçültülmesi, büyütme mücadelesi verenlerin baskı ve terörle engellenmesi yönündedir. Emekçiler arasında görünümleri böyle ortaya çıkan bilinçte bu mücadelelerden geçerek politik sınıf bilincine ulaşır, gelişir. Tam da bu nedenle yukarıda aktarılanlar Türküyle, Kürdüyle işçi, emekçi halkın kaderini ilgilendirmektedir. Gelişmeler halkları kaderlerini kendi ellerine almayı adeta zorlamaktadır. Kaynayan kazanda haşlanan olmamanın başka bir yolu da bulunmuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...