22 Aralık 2014 01:04

AKP saldırganlığı karşısında CHP nereye?

AKP saldırganlığı  karşısında CHP nereye?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP planlı programlı saldırı halinde. Planlarının çoğu fos çıkıp geri tepse bile dur durak bilmiyor. Neredeyse başvurmadığı bir tek Menderes’in “Tahkikat Komisyonu” kaldı. Önüne çıkan her şeye ve herkese saldırıyor. Ne maden işçisi ve taşeron dinliyor ne iş cinayeti. Ne Kürt ne Alevi ne de öğrenci. TÜSİAD’la sorunlu. AB’yi bile takmadığını yüksek sesle söylediği noktaya vardırdı işleri. Erdoğan “darbeler”in de arkasında olduğunu belirttiği bir “yüksek akıl”dan söz ederken yandaş medyası açıkça isim vererek Amerikan karşıtı ajitasyon bile yapıyor.

Halkı zaten çoktandır “bizden” ve “bizden olmayanlar” olarak bölmüş ve “bizden” dediği tabanını sağlamlaştırmaya yönelmiş durumda. Sağlamlaştırmada başlıca argümanı dinin ileri düzeyde istismarı. Siyasal sözcüleri birer Diyanet görevlisi ya da müftü gibi konuşuyor, dünya işlerini “Ahret”i kaldıraç olarak kullanarak “çözme”ye yönelmiş gibi yapıyorlar. Oysa tabii ki külliyen dünyalık peşindeler. Tabii ki para pul işleriyle uğraşıyor, tabii ki rantla yatıp salma ve haraçla kalkıyorlar ve tabii ki Ahret kaldıracı bir kılıf. Örtü görevi görüyor. Suriye topraklarının hiç değilse bir bölümüne göz dikmelerini örtüyor örneğin. Ya da mezhepçiliği izah etmenin, IŞİD’çiliğin örtüsü oluyor. Ve Soma’yı yatıştırmanın örneğin ya da Ermenek ve bütün ülkeyi.

AKP saldırganlığı ve araç ve argümanları üzerine daha çok şey söylenebilir. Örneğin “çözeceğim” dediği Kürt sorununu “süreç” dediği şeyi tek bir hak bile tanımaktan kaçınarak zamana yayıp oyalamaca ve kandırmacaya döndürerek “çözüyor” görünme gibi…

AKP ve saldırganlığında kuşku yok. Peki ya “AKP karşıtları”?

Sorunun “AKP karşıtlığı”yla sınırlı olmadığı kuşkusuz. İktidar sorunu en başta sınıf ve sınıf iktidarında değişiklik sorunudur. Devlet olarak da örgütlenmiş burjuva sınıf egemenliğinin sona erdirilmesine bağlanmamış bir “AKP karşıtlığı” koftur, içi boştur. Ancak AKP ve bir ucundan fiilen uygulamaya geçirmekte olduğu diktatörlüğün tek parti/tek adam egemenliği biçimi ve Recep Bey komutasında AKP’nin sıradan bir “yürütme komitesi” olmanın ötesine geçerek iktidar dizginlerini sıkıca elinde toplamada aldığı mesafe dikkate alınmazlık edilemez. Bu açıdan yaklaşıldığında “iyi-kötü” “AKP karşıtları”nın, özel olarak CHP’nin durumu nedir?

MHP, BBP, hatta “Türkçü-İslamcılık”ta AKP’den pek farklılaşmayan SP gibi partilerle Cemaat “karşıtlığı”yla AKP destekçiliği yapan İP/Aydınlık’ı bir tarafa bırakırsak…

CHP ne yapıyor, ne yapacak? AKP’ye “kapan da kaçan mı?” demeye çalışıyor, ancak gücü yetmediği belli, böyle sürdürmede mi ısrar edecek? Örneğin HDP, yetkili ağızlarıyla ittifak teklif ediyor. CHP bir yandan Kürt illerinde toplantılar yapıyor, dayanaklar edinmeye çalışıyor, genel tutumunda esnemeler de seziliyor; ancak cesaret eksikliğinden olmalı, köklü denebilecek bir değişiklikten uzak duruyor, ufak-tefek düzeltmelerle “eskisi gibi” sürdürmeye uğraşıyor. HDP’nin ittifak teklifine olmaz yanıtı verip “herkes benim çatımın altına gelsin” demede ısrar ediyor. Olur mu? Olmaz.

“Ulusalcılar”ın kontrolü zayıflıyor CHP’de, hatta “makas değişikliği”nden bile söz edilebilir. Emine ve Birgül Hanımların tutumlarından belli bu. Yeter mi? Yetmez. Cesaret gereklidir. AKP’nin Kürt sorunu üzerinden oyun oynamaya cesaret edebildiği ve buna rağmen oyunu düşürmeyip artırdığı Türkiye’de CHP’nin Kürt sorunundan uzak durması/durabilmesi hem olanaksız hem kaybettiricidir. Kürt gerçeğinin üstelik bir mücadele dinamiği olarak kendini bunca dayattığı koşullarda Kürtsüz siyaset olabilir değildir. Aynı şekilde emek ve sosyalizmsiz siyaset de olanaksızdır. Bu iki dinamiği yok sayma çaresizliktir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...